Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. Seyyid Hakkı, 1965 Dersim doğumlu ve Ehli Beyt yazarı, Seyyid Seyfettin Ocağı evlatlarındandır. Aşk ile Canlar...
Seyyid Hakkı
Seyyid Seyfeddin Ocağı

ANASAYFA



Merhaba sevgili Canlar ve Dostlar!
Yaz tatilinden ötürü paylaşaımlarımıza, bir süre ara vereceğiz.
Siz can ve Dostlarımıza iyi tatiller, iyi dinlenmeler dileriz.
Kısa zamanda tekrardan buluşmak dileğiyle.
Hoşca kalın, Dostca kalın... 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=



Aşura matem gününüz mübarek olsun...
On Iki Imam matem Ayı barışa, huzura ve dostluğa vesile olması dileğiyle. 

Sevgili Canlar ve sevgili Dostlar!
Pir Imam Hüseyin, On Iki Imam, On Dört Masum-u Pakların can yemeği ve Kerbela’da sağ kurtulan Imam Zeynel Abidin’le On Iki Imam neslinin devam ettiği için şükür lokması olarak pişirip paylaştığınız Aşura lokmanız kabul ve makbul ola. Ehli Beyt ve göçmüşlerimizin ruhuna değsin… 

Pir Imam Hüseyin aşkına, Kerbela Şehitleri aşkına, On Dört Masum-u Pak aşkına, On Iki Imam aşkına tutulan oruçlar, çekilen matemler, niyetiniz, niyazınız, lokmanız, Aşura lokmanız kabul ve makbul ola. 

Kerbela zalim ile mazlumun, iyi ile kötünün, haklı ile haksızın savaşıdır…
Hakk için, adalet için yola çıkan Imam Hüseyin ve yarenleri, saltanat sevdalısı Muaviye oğlu Yezid’e insanlık onurunu çiğnetmedikleri ve biat etmedikleri için 10 Muharrem 680 günü, Kerbela sahrasında şehit edilmişlerdir. Kerbela katliamı unutulmadı ve unutlmayacaktır. 

Dolayısıyla On Iki Imam, matem ayı Kerbela katliamından yola çıkarak insanların diri diri yanmasından zevk alınmıyacağına, çocukların canice katledilmediklerine, çocukların okumaktan mahrum bırakılmıyacağına, kanların akıtılmıyacağına, insanlığın mayası olan sevgi ve hoşgörünün üstün gelmesine vesile olmasını temeni ediyoruz...           

Allah ile kul arasına girilmediğine, Din sömürüsünün, ırkçılığın, faşizmin, zülmün, açlığın, adeletsizliğin, mazlum hakkına el uzatılmayacağına vesile olmasını temeni ediyoruz. 

Canab-ı Hakk’ın adeletinden ayrılmayan, temelinde insan sevgisi bulunan, her dine, mezhebe, inanca saygı duyan ve hoşgörüyle bakan, dil, din, ırk, renk farkı gözetmeyen, Eline Diline Beline sahip olma ruhunun yaşatılmasına vesile olmasını temeni ediyoruz. 

Pir Hünkar’ın insanlık alemine hitaben, “Ilimden gidilmiyen yolun sonu karaklıktır” ilkesinin yaşatılmasına vesile olmasını temeni ediyoruz. 

Barış ve kardeşliğin pekişeceğine, sevginin birleştireceğine, yeni umutların yeşereceğine, kanların akmamasına, çocukların ölmemesine, merhametin ve hoşgörünün üstün gelmesine vesile olmasını temeni ediyoruz. 

Hakk Muhammed Ali aşkına mateminiz, niyetiniz, orucunuz ve Aşuranız kabul olsun. Dilde dileğiniz, gönülde muradınız kabul olmasını Canab-ı Hakk’tan temeni ediyoruz. 

Mateminiz, matem orucunuz, lokmanız, duanız, ibedetiniz kabul ola. Yezid zihniyetine, islah olmayan zalimin yandaşlarına lanet olsun. 

Cenab-ı Hakk bize, bir diğer On Iki Imam matemini yaşamayı nasip eylesin.
Allah Alah, Hakk’a eyvallah. Gerçeğe Huu, mümine ya Ali… 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

Kerbela’da, kanla yazılmış mesaj...
Kerbela katliamı aradan asırlar da geçse tarih olarak unutulmayacak kadar derin, anlamlı ve öğreticidir. Iyi ile kötünün, Mazlum ile zalimin, Onur ile onursuzluğun, Aydnlık ile karanlığın hesaplaşmasıdır. Pir Imam Hüseyin Kerbela’da iyiliği, mazlumluğu, insanlık onurunu, ilmin ışığını ve dirilmeyi temsil etmiştir.  
 

Matemindir ah çekerim,
Yezid‘e lanet okurum,
Nasıl kıydı Yezid sana,
De pirim pirim pirim.
Ah pirim pirim pirim,
Can pirim pirim pirim. 

Kufe halkı çağırdılar,
Seni yanlız bıraktılar,
Ikrarında durmadılar,
De pirim pirim pirim.
Ah pirim pirim pirim,
Can pirim pirim pirim.
Seyyid Hakkı 

Çöl yanıyordu, gök yanıyordu, gönüller yanıyordu, diller haykırıyordu Su... Su... Su...
Pir Imam Hüseyin, o mübarek başını kaldırarak "bu ne Tufandır Yarab" buyurur.
Gönüller susmuş, yürekler susmuş, vicdanlar susmuştur. Bir avuç insan, insanlık değerlerinin yaşatılması için kanla mesaj yazmıştır.

Ehli Beyt kadınlarının feryadı Arş-ı alayı inletiyor. Kefensiz şehitler kanlar içinde yatıyorlar. Işte daha bebek yaşta Ali Asker, sanki parmağını emiyormuş gibi. Işte kardeşi yiğit Abbas’ın yüzü kanlar içinde ve kanlara bürünen nur yüzü, tanınmıyor halde. Kolları yok edilmiş. Isyanı bitmemiştir. Işte 18 yaşındaki fidan boylu Ali Ekber’in, yumrukları sıkılı, gözleri açık kalmıştır. Sanki kendisine bakıp gülümsüyor gibi.   

Pir Imam Hüseyin inilercesine „Yarab! Bana sabır ver, sabır ver“ buyurur. Fırat masum masum akıyor ve Çöl yanıyor gibi… Isanlık feryad ediyor: Su… Su... Su…

Ve yürüdü Pir Imam Hüseyin. Güneş yakıyor ortalığı. Pir Imam Hüseyin tek tek yüzlerine bakar.
Aaaaahhhhhh yiğit kardeşim Zeynep! ne olmuş sana, ne haldesin böyle. Sana emanettir Ehli Beyt kadınları yılma, yıkılma sen. Sana muhtaçtır Zeynel Abidin’im. 

Kerbela‘ya vardılar,
Her bir yanını sardılar,
Zulme sessiz kaldılar,
De pirim pirim pirim.
Ah pirim pirim pirim,
Can pirim pirim pirim.
Seyyid Hakkı

Seyyide Zeyneb’in sabrı kalmamış gibi.
Fakat direnmesi ve ayakta kalması gerekiyordu.
Kardeşi Imam Hüseyin, yüzüne baktığını görünce feryadıyla yer gök inlemeye başlar.  Artık kaybedeçeği bir şey kalmamıştır. Yakınlarının ve evlatlarının acısı ile ölümü milyon kez tatmıştır.  

Ölüm nedir ki? Ölüm, kavuşmaktır...
Dedesiyle, babasıyle, kardeşleriyle ve sevdikleriyle birleşmektir. Dedesinin kılıcını alır, Babasını sarığını takar, dedesinin hediye ettiği Zülcenah isimli Atına biner ve ölüm meydanına gelir.  

Tüm metanetiyle seslenir. „Geldim işte. Bir ben kaldım. Ben ve sizler.“

10 Ekim 680 günlerden Cuma. Bir ok gelir dedesinin öpüp kokladığı boğazına ve ardından kılıç darbeleri ile kolları kesilir. Bir çok ölümcül yara darbelerinden sonra Pir Imam Hüseyin atından düşer...

Düştü Şah Hüseyin atından,
Sahrayı Kerbela'ya.
Cibril var git haber ver,
Sultan-ı Enbiyaya...

10 Muharrem, günlerde Cuma. O gün sonsuzluğu aydınlatmak için Güneş batmıştır KERBELA'da. 

Insanların, insanca yaşamaları ve insan değerlerinin ayak altına alınmaması için yaşantısıyla, davranışlarıyla, cesaretiyle ölümü seçen Şehitler şehidi Pir Imam Hüseyin sadece islam aleminde değil, bütün insanlık için görkemli bir abide olmuştur. 

Kerbela katliamı, islam ümmetinde safları netleştirmiştir. Zalime, asla biat edilmiyeceğini göstermiştir. Alevilik inancında, Kerbela katliamı büyük bir öneme sahiptir. Aleviler dünyanın neresinde olursa olsunlar, adları ne olursa olsunlar, Pir Imam Hüseyin’e gönülden bağlıdırlar. Onun için matem ve matem orucu tutarlar. Onun çektiği acıları bir an da olsa hissetmek için, çile çekerler. Aleviler, sadece matem tutarak Pir Imam Hüseyin’i anmazlar. Her anılışında daha onurlu yaşmayı öğrenirler. 

Dünyanın neresinde insanlık zulüm görüyorsa, orası Kerbela’dır. Nerede hayır ve şerin kavgası varsa orası Kerbela’dır. Kerbela bir semboldür. Insanlık onurunun can vererek galip gelmesidir. Zulmün bedel ödenerek lanetlenmesidir. Kerbela’da, Pir Imam Hüseyin değil insanlık onuru katledilmek istenmiştir.   

Ker-u Bela har içinde,
Masumlar alkan içinde,
Intikamdır kin nefretle,
De pirim pirim pirim.
Ah pirim pirim pirim,
Can pirim pirim pirim. 

Masum yürek sana ağlar,
Seyyid Hakkı yasın tutar,
Kalsın davamız mahşere,
De pirim pirim pirim.
Ah pirim pirim pirim,
Can pirim pirim pirim.
Seyyid Hakkı 

Pir Imam Hüseyin’in şahadeti de insanlık onurunun zaferidir. Fakat o zafer, insanlığa kan ve can verilerek bağışlanmıştır. Bu değerlere sahip olanlara kim ağlamaz ki! Pir Imam Hüseyin’i ve Kerbela şehitlerini anmak, insanım diyenlerin vefa borcudur.  

Hz.Muhammed Mustafa; “Alimlerin ölümü, Alemlerin ölümüdür.” diye buyurmuştur. Fakat Pir Imam Hüseyin orada ölmemiş, yenidene doğmuş, alemleri ve insanlığı kucaklamıştır. “Imam Hüseyin” ismi, insanlığa sembol ve güzeliklerin birleşmesinde, insanlığa şemsiye olmuştur. Dünya döndükçe, Kerbela katliamı da unutulmayacakdır.

Ya Cenab-ı Hakk!
Pir Imam Hüseyin, Kerbela şehitleri ile On Dört Masum-u Pak hakkı için matemimizi ve matem orucumuzu dergahı izzetinle kabul etmeni temeni ederiz. 

Pir Imam Hüseyin’e, O’nun soyuna ve dostlarına selam olsun! Mervandan Yezid’e, Yezid’den günümüz yezidlerin zihniyetine yüz bin kere lanet olsun.
Allah Allah, Hakk eyvallah. Pir Imam Hüseyin demine Huu…

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=



Imam Musa-i Kazım’ın, ilim ile cehalet savaşı…
Imam Musa-i Kazım, sahiplenmenin simgesidir. Dolayısıyla halkı, ilimle irşad etmeyi amaçlamıştır. 

Imam Musa-i Kazım cismi Pak, ilim ve güzel ahlak felsefesiyle, cehaletin bataklığını kurutmak istemiştir. Bu düşünce doğrultusunda, kendi ataları gibi amansızca bir hizmet anlayışını ortaya koymuştur. 

Imam Musa-i Kazım, ilim ve güzel ahlak felsefesiyle halkı aydınlatarak hayatın manasına varmayı amaçlamıştır ve bu amaç doğrultusunda, cehaletin bataklığını kurutmak istemiştir. 

Dolayısıyla Imam Musa-i Kazım halkı eğitmeden, cehaletin bataklığını kurutulamıyacağını ve bu mücadele, O’nun hayatına mal olabileceği bilincine varmısıyla şehadete ermeyi kabullenmiştir. 

Cehaletin batağındaki sivri sinekler yani saltanat hanedanları
Cehaletin bataklığını kurutmaya gayret eden Imam Musa-i Kazım’ın, başarıya ulaşmaması için, O’nu halktan uzak tutarak, isole ederek halkın aydınlanmasına ve örgütlenmesine engel olmuşlardır. Böylece Imam Musa-i Kazım’ın, Emevi hanedanlarıyla ilim ve cehalet savaşı başlamıştır.  

Imam Musa-i Kazım’ın, halka yönelik ilmi eğitim anlayışı…

Başkalarının aklına kölelik yerine özgürce yaşamayı, hür düşünmeyi, hayatı sahiplenmeyi, sorumluluk üstlenmeyi, inancını şekil vede gösterişten uzak yerine getirmeyi, paylaşmayı, yardımlaşmayı, ikilik yerine bir olmayı ve birbütün olarak cehalet bataklığında sürünmek yerine insanların, ilim ile bilim ışığında onurlu yaşamalarını amaçlamıştır.

Ancak Imam Musa-i Kazım’ın başarılı olması, saltanat hanedanlarının O’nu hayatta bırakıp bırakmıyacaklarına bağlıydı ve yaşam hakkını elinden alarak katletmişlerdir.

Saltanat hanedanları, neden halkın ilimle aydınlanmasını istemezler?
Ilmin ham ervahlıktan olgunluğa, erdemliğe, kamilliğe ulaşmaktır. Dolayısıyla cehaletin önüne geçmektir, ruh karanlığını aydınlatmaktır, kula kulluk etmemektir, başkasının akıl cantacılığını yapmamaktır, nefsini kötü isteklerden korumaktır, dünyevi davranış ve hareketlerimizde olgunlaşmaktır, konuşma ve hitapta olgunlaşmaktır, güven ve itibardır yani kısacası insanın kendi kendini olgunlaştırıp mükkemel hale getirmesidir. Ilim ile bilgi ışığı doğrultusunda kendine, çevresine, insanlara, insanlığa, doğaya ve bir bütün olarak her haliyle kainattaki mevcudata faydalı olmaktır.
 

Ilim bitip, tükenmeyen sonsuz bir hazinedir. Ilim sadece öğrenen kişiye yani sahibine değil tüm insanlık ve canlı alem için faydalıdır. Çünkü doğru ile yanlışı birbirinden ayırmanın en önemli vasıta ilimdir. Ilim, insanların yücelmesine vesile olan bir fazilettir. 

Sonuçta ilim aydınlıktır, olgunluktur, kendini bilmektir, söz sahibi olmaktır, ölümsüzlüktür yani kısacası cehaletin karşıtıdır.    

Eğer bir halk, tüm bu saydığımız değerlere sahip olursa; Saltanat hanedanları sefalarını sürdüremezler, din tücarları amacına erişemezler, halkın emeğinden geçinen heybeciler çalışmak zorunda kalacaklar, vs. vs. vs. Dolayısıyla saltanat hanedanları, halkın aydınlanmasını istememeleri bu sebeplerden ötürüdür. 

Imam Musa-i Kazım halkı, ilim ve bilim ışığında onurlu, anlamlı bir yaşam felsefesiyle irşad etmeye çalışmışsada neyazık ki saltanat hanedanları O’nun başarıya ulaşmasına engel olmuşlardır. O‘nun varlığından, başarılı olmasından rahatsız olan saltana hanedanları O’nu şehit etmişlerdir. 

Imam Musa-i Kazım’ın, manalı sözlerinden bazıları...
* Insanlara kendini sevdirmek, aklın yarısıdır.
* Zulmün zorluğunu, ancak zulme uğrayan kimse anlar.
* Musibet, sabreden kimseye birdir, sabretmeyen kimseye ise ikidir.
* Iyi komşuluk; Eziyetten kaçmak değil, ona sabır göstermektir.
* Biri size, kötü söz söylerse ve daha sonra da özür dilerse, onun bu özürünü kabul edin.
* Allah’tan sakın da doğru söyle! Hatta helak olacağını bilsen de, doğruluktan ayrılma! Kurtuluşun, burdadır.
Aşk ile, yol yordamın demine Huu…

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=



Imam Cafer-i Sadık Sıtkı sefa, ilim ve bilginin Piridir…
Imam Cafer-i Sadık yolun ilim irfanını toparlayıp belli bir düzene getiren, uygulayan ve ete kemiğe bürünmesini sağlayandır.  

Pir makamı ilim, bilgi ve irşad makamıdır. Insanları irşad etmek, doğru yolda yürümelerini sağlamak ilim ve bilgi ile mümkündür. Bir çok karanlıklar vardır ve bu karanlıklardan biri de Ruh karalığıdır.  

Ruh, canlı varlıklarda hayatı sağlayan unsurdur. Dolayısıyla canlı varlıklar, beden ve ruh unsurlarından ibarettir. Beden karanlık, ruh aydınlıktır. Bedenin gıdası yemek ve içmektir. Ruhun gıdası, ilim ve bilgidir.  

Bu tespitlerden sonra insanoğlunun olgunlaşması, medenileşmesi, çağın insanı ve Kamil-i Insan olabilmesi için kendisine bir klavuz, bir rehber gerektir. Gerçek rehber/klavuz ilimdir ve bilgidir. Her bir insanoğlu, bilgi sahibi olabilir fakat ilim sahibi olamaz.

Bilgi, insan aklının algıladığı veya kendisine göre gerçek olarak kabul ettiği olgu ve ilkelerdir.
Ilim ise, bilgi ve bilim karşılığı olarak kesin sonuç anlamına gelir. 

Diğer bir anlamda ilim, alemdir ve bilgi ise, alemdeki mevcudattır veya zahir alemi bilgidir ve batın alemi ilimdir. Ilim ummandır ve bilgi ise ırmaklardır, nehirlerdir, denizlerdir, vs. 

Bütün suların ummana aktığına göre kesin gerçek ummandır. O zaman ummanın manasına varmak ilimdir.  

Tüm bunlardan anlaşıldığına göre ilmin sırrına her insanoğlu eremez. Çünkü insan üstü bir bilgi hazinesi gerekiyor. Her insanoğlunun aklı, bu kapasiteye sahip değildir. 

Dolayısıyla Pir sıfatı, zahir bilgisine ve batın ilmine sahip olma sıfatıdır. Pirin bilgisinde, ilminde yanıltmak yoktur. Çünkü Hakk ile hakikat ışığıdır. Hakk ile hakikat ışığı doğrultusunda, gerçek sırra varmaktır. Demek ki ilim, aynı zamanda da bir hakikat sırrıdır.    

Hakk ile hakikat sırrının tam manasıyle anlaşılabilinmesi için, şu dört ilkenin bilinmesi gerekir…
1. Cenab-ı Hakk’ı tanımak,
2. Insanı nasıl yarattığını, Ona ne yaptığını, neler ihsan ettiğini bilmek,
3. Insan alemine verdiği bu paha biçilmez bütün nimetlere karşı kendisine, şükretmesini bilmek,
4. Varlık nurunu söndürecek, hal ve davranışların neler olduğunu bilmektir.
 

Imam Cafer-i Sadık, ilim ve irfanın piridir. Dolayısıyla O’nun deyimiyle talibini irşad edemeyen bir Pir, gerçek Pir değildir vede onun pirliği kabul değildir.  

Bilgi, ilme hizmet eder. Hakk ile Hakkikat sırrına varmak için, zahiri ilimle başlar ve batıni ilimle tamamlanır. Nasıl ki derelerin, ırmakların, nehirlerin, denizlerin, okyanosların bütün suyu ummanın varlığana vesiledir zahiri ilmin de batıni ilmin varlığına vesiledir.  

Talibin halinden anlamıyan, derdine derman olamıyan bir Pir, kendi talibinin ilim ışığını yakamaz. Talibin ilim ışığı yanmadıkca, o talibin Hakk ile hakikat yolunda yürümesi mümkün değildir. Çünkü o zaman talip, hakikat ummanına değil şeytanın yani nefsin ummanına dalmış olacaktır. 

Sonuç itibariyle Imam Cafer-i Sadık, sayısızca insanların ilim ışığını yakmış ve onların, ilim ummanına dalmalarını sağlamıştır. Bu ilim irfan ummanı, Muhammed Ali ve Ehli Beyt’in ummanıdır.  

Imam Cafer-i Sadık, Muhammed Ali ve Ehli Beyt ilim irfanıyla yetiştirdiği insanlar, kendi çevrelerine ışık olmuşlardır.   

Imam Cafer-i Sadık’ın yetiştirdiği ve günümüzde tanınmış inanç alimlerden bazıları…
* Malik bin Enes (Malik-i mezhebinin kurucusu); “Üstünlük, bilgi, ibadet ve takva bakımından, Imam Cafer-i Sadık’tan ileri birisini ne bir göz görmüştür, ne bir kulak duymuştur ve nede öyle bir kişi birinin gönlüne, aklına gelebilir” demiştir.  

* Ebu Hanife Numan bin Sabit(Hanifi mezhabinin kurucusu); “Imam Cafer-i Sadık, Fıkıh yani islam hukukunu yaşamış ve yaşatan tek kişidir“ demiştir.  

Daha önemlisi Imam Cafer-i Sadık, Hakki le hakikate ulaşmak için gerekli bilgileri yazıya dökerek insan aleminin hizmetine sunmuştur. 

Imam Cafer-i Sadık’ın manalı sözlerinden, bazıları…   
* Iyiliği yaparken, gizlice yapmak.
* Kendisini aramayanları, arayıp hallerini sormak.
* Insanın dostları, şunlardır; Uyumlu eş, iyi evlat ve halis arkadaş.
* Ahlakı kötü olan kimse kendi eliyle, kendini cezalandırılmaktadır.
* Üç şey hayatı karartır: Zalim hükümdar, kötü komşu ve ağzı bozuk insan.
* Akıl kadar bereketli zenginlik, ahmaklık kadar değersiz yoksulluk yoktur.
* InsanIar şu üç şeyden kurtulursa, huzura kavuşurlar: Kötü diI, kötü el ve kötü davranışlar.
* Günler üçtür: Geçip giden dün, ganimet bilinmesi gereken bugün, arzusundan başka elde bir şeyi olmayan yarın.
Aşk ile, ilim ve gönül muhabbetiniz daim olsun…

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=



Imam Muhammed Bakır, güzel ahlak ve ilim bahçesinin gülüdür…
Imam Muhammed Bakır, Muhammed Ali’nin güzel ahlak ve ilim bahçesinin gülüdür. 

Imam Muhammed Bakır, Hakk ve hakikat yolunda, serlerini birer birer kurban veren atalarının çizgisinde ayrılmamış, onların güzel ahlağını, ilmini halka aktarmayı ve onların aydınlanmasını sağlamıştır. 

Imam Muhammed Bakır bir tarafta atalarının acısını, hüznünü ve diğer tarafta Hakk aşkını yüreğinde taşımıştır. Atalarının acısını ve hüznünü, ilahi aşk mayasıyla yoğurup acıyı bal eylemiştir. 

Ilahi aşkın sabrıyla, kudretiyle Arap Emevi hanedanlarının zulmü altında inileyen halkın arzularını, ihtiyaçlarını yerine getirmiş ve sorunlarına çözüm olmuştur. Böylece kötü yöneticilerin sistemi içerisinde, insanların yaşam umudu ve dayanma güçü olmuştur.  

Yaradılanın rızasını kazanan Yaradanın rızasını kazanmıştır disturundan yola çıkan Imam Muhammed Bakır, iktisadi ve sosyal durumları itibarile korunmaya muhtaç olan kişilere, insani ve sosyal amaçlarla vede herhangi bir karşılık aranmaksızın gereken maddi ile manevi hizmeti yapmıştır. Bu güzel ahlaki davranışıyla, halkı mutlu etmiş ve onları da kendinden hoşnut bırakmıştır. 

Dolayısıyla Imam Muhammed Bakır günlük hayatını okumak, insanlara ilim öğretmek, onlara iyilikte bulunmak, doğru yolu göstermek gibi çalışmalarla geçirmiştir. Neticede kendi ataları gibi yüzlerce kişiyi eğitmiş, onlara doğru yolu göstermiş ve yolun ilim irfaniyle irşad etmiştir. Bizce Allah’ın rızasını kazanmak, bu olması gerekir. 

Sözde halkın yöneticileri olan Arap Emevi hanedanları, kendi sefa ve hayat eğlenceleriyle meşkul iken Imam Muhammed Bakır;
* Yoksullara yardım elini uzatmış,
* Aç olanların karnını doyurmaya çalışmış,
* Bilgiye muhtaç olana bilgi vermiş,
* Ihtiyacı olana, üst baş giydirmiş ve
* Kendisini ziyaret edenleri O’da, ziyaretlerinde bulunmuştur.  

Dolayısıyla engin gönüllü oluşu, yardım severliğini, hoşgörüsünü, vs. hiç bir kimseden esirgememiştir. Bu güzel ahlak anlayışı ile, Allah’ın hoşnutluğunu ve insanların gönlünü kazanmıştır.

Arap Emevi saltanat hanedanları, Imam Muhammed Bakır’ın atalarına reva gördükleri her türlü çefayı ve eziyeti, Imam Muhammed Bakır’a da yapmaktan geri kalmamışlardır. 

Tüm bu çevri çefalara aldırış etmeyen Imam Muhammed Bakır, Hakk ve hakikat yolunda ilim ışığı, yaşam umudu ve insanların hayat ağacı olmuştur. Güzel ahlak ve ilmiyle ortaya koyduğu onurlu duruşuyla Arap Emevi hanedanlarına boyun eğmemiş ve halkın gönlünde taht kurarak ölümsüzlük mertebesine ulaşmıştır.  

Imam Muhammed Bakır’ın manalı sözlerinden, bazıları...
* Aşağılık kişinin silahı, kötü sözdür!
* Güvenilir bir dost ile oturmak, bir yılın ibadetinden daha güvencelidir.
* Beraber olduğun insanlarla, mümkün oldukça üstün olma gayretinde bulun.
* Amel ancak bilgi ile beraber olursa makbuldür. Ancak bilgisiz kişinin ameli ise beyhudedir.
* Bir mümin için en güzel sadaka, diline sahip çıkıp kötü söz söylememektir. Lakin dilini tutamayan bir kişi ise, günah işlemekten kurtulamaz.

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=



Imam Zeynel Abidin, karanlığı aydınlatan nurdur…
Hz.Muhammed Mustafa neslini insanlık tarihinde yok etmek isteyen Arap Emevi, Abbasi ve Kureyş hanedanları, Kerbela katliamında sağ kurtulan Imam Zeynel Abidin Ehli Beyt’in neslini devamını sağlamıştır. 

Imam Zeynel Abidin, Alevi toplumu için bir manevi değerdir, şükürdür ve Ehli Beyt Pak neslinin devamına vesile olandır. 

Kerbela sahrasında, atası Pir Imam Hüseyin ile birlikte Ehli Beyt evlatlarının insan dışı her türlü haksızlığa, zulme maruz bırakılan bir felaketin ve katliamın canlı şahitlerinden biridir. 

Tüm bu acılara rağmen hayatını ilme veren, insanların aydınlanmasını kendine görev sayan, paylaşımcı düşüncesiyle yardıma muhtaç insanların ihtiyacını gideren ve tüm bunları göstermelikten öteye tamamen Allah rızası için yapmıştır. 

Kötü zihniyetin, kötü niyetin, kötü yönetimin, adaletsizliğin, benliğin ve cehaletin dermanı ilim olduğunu, tüm bu kötülüklerin üstesinde gelmenin ilimle mümkün olduğu bilincine varması ve O’nun, halkın içinde bulunduğu karanlığa ilim ışığını tutmuştur. 

Halkın, umudu ve bilgisizliğin ışığı olan Imam Zeynel Abidin’nin varlığı, Emevi Arap hanedanlarına rahatlık vermemiştir. Rahat ve huzur içinde saltanatlarını devam ettirmek için, Imam Zeynel Abidin’nin ortadan kaldırılması kararına varılmış ve uygulanmıştır. 

Imam Zeynel Abidin, kendi ataları gibi şehit edileceğini bildiği halde kendi atalarının izinde yürümüş ve onların hizmetine hizmet, ilmine ilim katmıştır. Hakk ve hakkaniyet bayrağını son nefesine kadar taşımaktan vaz geçmemiştir. 

Imam Zeynel Abidin’in kararlı duruşu, ilim ışığı ve üstün ahlak kişiliğiyle günümüzde Muhammed Ali ümmetine ışık ve klavuz olmaya devam etmektedir. 

Dolayısıyla Arap Emevi saltanat hanedanları, Imam Zeynel Abidin’e akıl almaz Dünyevi tekliflerde bulunmuşlardır. Fakat Imam Zeynel Abidin’e yapılan mevki-i teklifleri red ederek, kendisini ilime, ibadete, iyiliğe ve hizmete vermiştir.   

Imam Zeynel Abidin’in manalı sözlerinden, bazıları...
*
Allah’ın verdiğine kanaat eden, halkın en zenginlerindendir.
* Hayrın hepsi de, insanın kendisini koruması içindir.
* Iman sahibi, iman sahibinin yüzüne sevgi ile bakması ibadettir.
* Ne Kureyş için asalet, ne Arap için asalet vardır. Asalet ancak gönül enginliği iledir.
* Iyi işlerin anahtarı, doğruluktur ve iyi sonucu ise, vefakarlıktır. 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=



Pir Imam Hüseyin, ölüme ve dirilmeye delildir…
Kerbela’da ölen, Pir Imam Hüseyin’in kutsal bedenidir. Ancak O’nun ruhu, aklı, düşüncesi, fikri, duruşu, milyonlarca insanların kalbinde zuhur ederek onların yaşam ağacı olmuştur. 

Dolayısıyla Pir Imam Hüseyin; O’na gönül verenlerin düşünme ışığı, yaşam umudu, duruşu ve direnme gücü olmuştur. 

Kerbela katliamı, cehalet alemi için bir nefsi zafer olabilir. Fakat insanlık alemi için bir uyanış, bir diriliş, bir haykırış aynı zamanda haksızlığa, zalimlere ve onların zulmüne karşı bir baş kaldırma zaferi olmuştur. Sonuç itibariyle, Yezid zihniyeti kaybetmiş ve Pir Imam Hüseyin’in onurlu duruşu, direnişi kazanmıştır.

Günümüzde Hüseyin ismi anılınca…
* Mmazlumdan yana haksızlığa, zalimlere ve onların zülmüne karşı direnmektir.
* Zalime, biat etmemek ve boyun eğmemektir.
* Insanlık onuruna sahip çıkmaktır.
* Kula kulluk etmemektir,
* Biatçılığı red etmektir. Özgür iradeyle inancını yaşamaktır,
* Insanlık suçu olan Kerbela ve Kerbela gibi katliamların yaşanmaması için hatırlamaktır.
* Insan olduğumuzu hatırlamak, insanı sevmek ve kutsamaktır.
* Yapılan zulümlerin tekrarlanmaması için insani, görev ve sorumluluğun farkına varmaktır.
* Haftalarca aç, susuz kalmanın ne olduğunu ruhen hissetmek ve nefsi kötülüklerden arınmaktır. 

Imam Hüseyin’in duruşu...
* „Haksızlığın karşısında eğilmenin; Alçaklık olduğunu, kölelik olduğunu, onursuzluk olduğunu ve haksızlık karşısında susmanın ise „dilsiz şeytan“ olduğunu öğretmiştir.
* Onurlu bir ölüm; Kula kulluk, teslimiyetçilik, onursuz bir duruş ve boyun eğişten daha değerli olduğunu öğretmiştir.
* Dil, din, ırk ayrımı yaparak, kin, intikam, nefret besleyerek ve çıkar için kan dökmek insanlık suçu olduğunu öğretmiştir. 

Bundan ötürüdür ki Pir Imam Hüseyin’e gönül verenler, „Her çağın bir Yezid‘i varsa, o Yezid‘e karşı duran bir Hüseyin vardır“ demekteler. 

Pir Imam Hüseyin davası, iktidar kavgası değildir; Mazlum ile zalimin, özgür yaşam ile kölece yaşama savaşıdır. 

Kerbela, kötülüğün sembolüdür...
* Dünyanın neresinde insanlık zulüm görüyorsa orası, Kerbela’dır.
* Nerede hayır ve şer’in kavgası varsa orası, Kerbela’dır.
* Nerede insanlık onuru katlediliyorsa, orası Kerbela’dır.
* Nerede açlıktan, susuzluktan, çaresizlikten insanlar katlediliyorsa, orası Kerbela’dır. Vs.  

Sonuçta Kerbela’da katledilmek istenen, Pir Imam Hüseyin değil insanlık onurudur. Insanlık onurunun, bedel ödeyerek galip gelmesidir. Zalimlere ve onların zülmüne karşı, onurlu bir duruşla lanetlenmesidir.  

Pir Imam Hüseyin’in Hakk’a yürümesi, insanlık onurunun zaferidir. Çünkü o zafer, insanlığa kan ve can verilerek bağışlanmıştır. 

Pir Imam Hüseyin’e, O’nun soyuna ve dostlarına selam olsun! Mervandan yezide, Yezidden günümüz yezidlerine yüz bin kere lanet olsun. 

Pir Imam Hüseyin’in manalı sözlerinden, bazıları...
* Ben, ölümü saadet biliyorum ve zalimlere yaşamayı ise, zillet.
* Allah’ı öfkelendirmekle halkın rızasını kazanmak isteyen bir kavim, kurtuluşa erememiştir.
* Dostun, seni kötü işlerden kollayandır. Düşmanınsa, bu işleri seni teşvik ve tahrik edendir.
* Allah’a isyan ederek bir şeye ulaşmak isteyen kimse, umduğundan uzaklaşarak korktuğu şeye yaklaşır.
* Iyilik karşısında mükâfat, suç karşısında ceza göreceğini bilen bir kimse gibi amel et.
* Ey Ebu Süfyan’nın oğullarına uyanlar! Eğer dininiz yok, ahiretten de korkmuyorsanız, en azından hür insanlar olun.
* Farz olan cihatlardan biri, insanın kendisini günahtan koruması için nefsi ile cihat etmesidir. Işte bu cihat, cihatların en büyüğüdür.
* Seni seven, kötü işlerden seni sakındırır; Senden nefret eden ise, seni bu işlere teşvik eder.
* Akıl, ancak Hakk‘a uymakla kâmil olur.
* Iyiliklerde, yarışın ve manevi ganimetleri elde etmeye koşun.
* Cömertlik eden yücelir, cimrilik yapan ise alçalır. 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=



Imam Hasan-i Mücteba, barışın simgesidir…
Bir toplum, bir millet veya bir halk kendi ulularına sahip çıkmazsa her gün zalimin zulmü altında onurunun ezikliğini his edecektir. Diğer bir deyimle zalimin zulmüne, kılıcına boyun eğmek zorunda kalacaktır. Alevi deyimiyle, kula kulluk etmektir.  

Imam Hasan, halkın Emevi Arap hanedanlarına kulluk etmek yerine özgürce, onurluca yașamaları için hizmet etmiștir.  

Imam Hasan’ın, Kufe halkının tutarsız davranışlarına karşın yapmış olduğu çağrı…
“Nübüvvet ile Velilik makamından sonra Imamet makamına geçen benim ki, atam Muhammed Mustafa sizi dinine davet etti ve babam Ali bin Ebu Talip de sizleri, hidayet șaadetine eriştirdi.  

Bende şimdi sizleri, Onların yoluna davet etmekteyim. Biliniz ki bana uymak, onlara uymaktır ve bana karşı koymak, onlara karşı koymaktır.” 

Tüm gayret ve çabalarına rağmen maalesef Imam Hasan, Kufe halkından gereken bağlılığı görmeyince barış, her şeyden hayırlıdır diyerek islamın daha fazla ipranmaması için Şam Valisi Muaviye tarafından, kendisine teklif edilen uzlaşma şartlarını istemiyerek de olsa kabul etmiş ve antlaşmayı imzalamak zorunda bırakılmıştır.  

Oysa Imam Hasan, islam toplumunda ki ayrıșmaları, didișmeleri, kavgaları, ikiliği gidermek ve kanlı çarpıșmaların önüne geçmek için barıșı sağlamak istemiștir. Ne yazık ki, Kufe halkının tutarsızlığından ötürü bașarılı olamamıștır. 

Islam toplumu arasında, barıșın sağlanması ve toplumun huzur içinde yașaması, Hz.Muhammed Mustafa’nın arzusu olmuștur.  

Hz.Muhammed Mustafa, Imam Hasan hakkında; "Bu benim oğlum, seyyiddir. Allah, O’nun vasıtasıyla islam aleminde iki büyük bölüğün arasını uzlaştıracaktır" diye buyurmuştur. Ve Imam Hasan da, sevgili dedesinin bu arzusunu yerine getirmek istemiștir. 

Imam Hasan, tüm olumsuzluklara rağmen istemiyerek de olsa Șam Valisi Muaviye ile yapmış olduğu anlaşma şartları…
- Cenab-ı Hakk’ın kelamına uyulması,
- Halkın Hz.Muhammed Mustafa‘nın ahlak adaletine uygun idare edilmesi,
- Muhammed Ali taraftarlarına kötülük yapılmaması,
- Kul hakkına itaat edilmesi ve
- Muaviye’nin kendisinden sonra yerine kimseyi tayın etmeyecektir.  

Fakat uzlaşma yazılıp taraf ile tanıklarca imzalanmasıyla birlikte yönetim mührünü de Imam Hasan’dan devir aldıktan sonra Muaviye, Imam Hasan‘la yapmış olduğu uzlaşma şartlarının hiçbirine bağlı kalmamıs ve verdiği ikrardan dönmüștür. Allah’ın laneti, ikrarından dönenlerin üstüne olsun. 

Imam Hasan, Emevi hanedanlarının yöneticilik anlayıșına șöyle cevap vermiștir…
Halkın iyi yönetilmesi, ancak kirlenmemiș bir aklın adalatiyle mümkündür. Dolayısıyla „yöneticilerin görevi, kendi nefsine değil halkın sefa ve huzur içinde yașaması için hizmet etmelidir“ diye buyurmuștur.  

Imam Hasan’ın manalı sözlerinden, bazıları... 
* Aklın kemali, halkla iyi geçinebilmektir. 
* Cömertlik, istenmeden önce bağışta bulumaktır. 
* Doslukla sana yakın olan senin yakının sayılır, akraban olmasa bile. 
* Dünyayı seven kimsenin kalbinden, ahiret korkusu kaybolur. 
* En düşük insan, nimetlere karşı şükretmeyendir. 
* Kendine karşı nasıl davranılmasını istiyorsan, sende başkalarına karşı öyle davran. 
* Ögüt almanızı önleyen şey, kendinizi büyük görmenizdir. 
* Dünyan için, ebediyyen yaşıyacakmışsın gibi çalış ve ahıretin için yarın ölecekmişsin gibi tedbirli ol.
* Hiç bir topluluk yoktur ki, birbirlerine bir konuyu danışsınlar da, doğruyuyu bulamasınlar!  
* Yakın, soyca uzak olsa bile sevgide yakın olandır. Uzak, soyca yakın olsa bile sevgide uzak olandır! 

Aşk ile, onurluca yaşamanın demine Huu... 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=



Imamların atası, Șahı Merdan Ali’nin sırrına ermek…
Şahı Merdan Ali’nın sırrı, Arı sırrı‘dır. Hz.Muhammed Mustafa

Ali’nin sırrına ereyim dersen,
Mürşidi kâmile varın erenler.
Gönül kâbesine gireyim dersen,
On bahrı ummana dalın erenler.
Aşık Esrari 

Șahı Merdan Ali sırrına varmak için, önce arının sırrına varmak gerekir. Arının sırrına varmak için, önce emek verip yaptığın balın sırrına varmak gerekir. Çünkü balın sırrı arı da, arının sırrı da balda saklıdır. Eğer yapmış olduğu balı görmeseydik, arının sırrı bizi ilgilendirmezdi. Balı yeyip faydasını görmeseydik, o zaman da arının kıymetini bilemezdik. 

Arının, ilim ve irfanı...
Arı, balı yaptıktan sonra gizlemek için üzerini bir maddeyle kaplar. Bu kaplama maddesiyle yapılmış olan bal, sırlanmış yani gizlenmiş oluyor. 

Dolayısıyla Bal, arının kerameti ve onun ilmidir. Balı yapmak yani meydana getirmek ise, arının yeteneği, marifeti ve kerametidir.  

Arı örneğinden yola çıkarak Hz.Muhammed Mustafa, Şahı Merdan Ali hakkında; "Şayet ağaçlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa, cinler hesap etse, insanlar da katip olsalar, Ali bin Ebu Talib'in faziletlerini-erdemliklerini yani güzel davranışlarını saymakla-yazmakla bitiremezler." 

Ve yine Hz.Muhammed Mustafa, „Ben ilmin şehriyim, Ali şehrin kapısıdır. Ilim dileyen, kapıya gelsin“ demiştir.

Hz.Muhammed Mustafa’nın bu iki beyanında anlıyoruz ki, Şahı Merdan Ali ilminin sırrı O’nun faziletlerinde, erdemliklerinde yani güzel ahlağında, hal ve davranışlarında saklıdır. Insanın, güzel ahlağa, hal ve davranışlara sahip olması, onun sahip olduğu ilimle alakalıdır. Çünkü hal ve davranışlar, kendiliğinden olgunlaşmaz. Nasıl ki ateş yakmadan çorba pişmiyorsa, ilim ve bilim sahibi olunmadan güzel ahlak ve güzel davranışlara sahip olmak mümkün değildir. 

Eğer Pir Imam Hüseyin’in duruşu olmasaydı, Pir Imam Hüseyin kendisine laik olan değeri göremezdi ve gösterilemezdi. 

Tüm bu düşüncelerde görülen odur ki ahlak, hal ve davranışlar, zatın bilgi derecesini gösteren aynadır.  

Şahı Merdan Ali‘nin güzel ahlak, hal ve davranışlardan bazı örnekler…
* Şahı Merdan Ali ilkel çağda çok evlilik Arap toplumunun önemli geleneklerinden biridir ve Şahı Merdan Ali bu geleneği çiğniyerek tek eşli olarak kalmıştır.
* Şahı Merdan Ali, Hz.Muhammed Mustafa’nın Hakk’a yürümesinden sonra Ebu Bekir, Ömer ile Osman’ın çeşitli entrikalarla, hilelerle halife seçilmelerini iler fakat onlara biat etmez. Sabır içinde beraber yaşadığı topluma Kamil-i Insan konusunda örnek teşkil eder.
* Zamanın ve çağın bilgini olması, akılcı davranışı, yaklaşımı, insan üstü gücü ve cesareti veliliğin kerametleri olarak nitelendirilmiş dolayısıyla O’nun hakkında sayısızca sıfatlar yakıştırılmıştır. 

Şahı Merdan Ali’nin, sıfatları ve manaları…
* Ali; Yüce, ulu, onurlu ve onur bakımında en üstin kimse,
* Keremallah-u Veche; Allah’ın yüzü-tecellisi, ululuk, soyluluk,
* Şahı Evliya; Evliyalar başı, emiri,
* Ebu Hasan; Hasan’ın babası,
* Ebu Turab; Toprağın babası, engin gönüllü,
* Ali’yyel Murteza; Allah’ın rızasınız kazanmış faziletli, erdemli, seçkin kişi,
* Esedullah; Allah’ın aslanı,
* Kur’an-ı Natık; Konuşan Kur’an,
* Haydar; Cesur, yiğit, korkusuz,
* Haydar-ı Kerrar; yürekli, yılgınlık göstermeyen,
* Emir-ül Müminin; Müminlerin emiri, başı,
* Şahı Merdan; Yiğitliğin, mertliğin, bilgeliğin başı,
* Şiri Yezdan; Allah’ın aslanı,
* Şahı Velayet; Veliliğin başı, emiri.
* Bab’ul Ilim; Ilim Kapısı. 

Art niyetli odakların, Şahı Merdan Ali düşüncesini yok etmek için, O’nun düşüncesine sahip çıkan Aleviler hakkında ölüm fetvaları çıkararak; Katledilmiş, katliamdan geçirilmiş, asılmış, kesilmiş ve dar ağaçlarında yargılanmışlardır.

Yok edilmek istenen Ali düşüncesi; Ilme değer veren, kainattaki milete aynı nazarda bakan, kadını ikinci sınıf insanı görmeyen, kadını insan erkeği insanoğlu gören, eline diline beline, eşine, aşına, işine sahip çıkan, eşitlikci, paylaşımcı, sevgi ve muhabbet ehli olma düşüncesidir. 

Şahı Merdan Ali’nin düşüncesinin başında şüphesiz O’nun Tanrı algısıdır. “Ben görmediğim, bilmediğim Tanrı’ya tapmam” demiştir. Dolayısıyla Şahı Merdan Ali’nin Tanrı anlayışı, Alevilerin Tanrı inancı olmuştur.  

Alevi inancına göre, Şahı Merdan Ali döne döne tekrardan Dünyaya gelir. Pir Imam Hüseyin gibi, çağına damgasını vuran kişilerde zuhur eder. Zuhur eden, Şahı Merdan Ali’nin kendi sıfatı değildir. O’nun düşüncesi, ilmi, güzel ahlağı ve duruşudur. 

Şahı Merdan Ali, Allah’ın zahiride tecelli etmesi mükkemel insan ve Kamil-i Insan sıfatıdır. Yani kamilliğin, erdemliğin, olgunluğun bütün sıfatlarını kendinde taşıdığı için Sırr-ı Hakikat kapısına ulaşıp Hakk ile Hakk olan Şahı Merdan Ali, Allah ile beraber olduğu inancı hakimdir...  

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

Seyyide Fatma-tüz Zehra varolmanın delili, yașamın kaynağı ve Muhammed Ali ümmetinin anasıdır...
Seyyide Fatma-tüz Zehra ana, Kubbeyi Rahman makamının sahibidir...
 

Ikiye ayrılmıș olan ilahi nurun, Nübüvvet nurundan gelen Seyyide Fatma-tüz Zehra ananın șahsında tekrardan birlenmiștir. Bu nur, Hz.Muhammed Mustafa’nın babası Abdullah bin Abdülmuttalib ve Șahı Merdan Ali’nin babası, Ebu Talib’in nurudur.  

Seyyide Fatma-tüz Zehra ana șahsında birleșen Nübüvvet ve Velayet nuru, insanlık alemine On Iki Imam-Imamet nuru dolayısıyla Ehli Beyt nuru olarak zuhur etmiștir. Bu iki nurun tekrardan birlenme durumu, Hakk Muhammed Ali inancının temelini olușturmuștur. 

Seyyide Fatma-tüz Zehra ana olmasaydı...
* Ehli Beyt olmazdı,

* Imamlar olmazdı,

* Imam Hüseyin olmazdı,

* Alevi inancı olmazdı,

* Kerbela olmazdı

* Insanlık onurundan bahis edilmezdi,
* On Iki Imam Ayı yani matem ve oruç olmazdı.
 

Ehli Beyt ümmeti olarak eğer bütün bu manevi değerlere sahipsek, Seyyide Fatma-tüz Zehra ananın varlığına borçluyuz. 

Muhammed Ali yoluna verilen ikrar, Hakk ile hakikatin, Zahir ile batın ilmiyle Kamil-i Insan olmak için verilen ikrardır. Yapılan ruhani ibadetler, yerine getirilen bedeni ritueller Hakk Muhammed Ali yoluna verilen ikrarın yüzü suyu hürmetinedir. 

Yașamın manasına varmak, kainati bir bütün olarak yani içindeki mevcudatı sahiplenme sorumluluğudur ve Hakk Muhammed Ali yoluna verilen ikrarın yüzü suyu hürmetinedir. 

Kainat varolmadan önce mevcut olan Kubbeyi rahmanda, cümle ruhların nuruydu Seyyide Fatma-tüz Zehra ana. Kubbeyi Rahmanda Seyyide Fatma-tüz Zehra ananın bașında ki tac Hz.Muhammed Mustafa’dır, belindeki Kemer Șahı Merdan Ali’dir, kulaklarındaki küpeler, Imam Hasan ile Imam Hüseyin’dir ve gözleri ise, Muhammed Ali ile Ehli Beyt’ine gönül veren yol evlatlarıdır.

Dolayısıyla Seyyide Fatma-tüz Zehra ana, Muhammed Ali ümmetinin anasıdır, baş tacıdır, merhametin ve bereketin sembolüdür. 

Seyyide Fatma-tüz Zehra ana, toprak anadır yani varolmanın delili, hayatın kaynağı, yașamın mayası, sevginin, iyiliğin, güzelliğin, vs. sembolüdür.  

Seyyide Fatma-tüz Zehra ana yaşantasıyla, erdemliğiyle, ahlakıyla mükkemel insan yüceliğine ulaşmış iyi bir evlat, iyi bir eş, iyi bir anne, engin gönüllü, merhametli ve yardımsever kişiliğiyle insanlık alemine örnek kadın olmuştur.  

Seyyide Fatma-tüz Zehra ana hasas ruhlu, üstün zekası, yumuşak ve dürüst yapısıyla yaşından beklenmeyecek derecede yüce bir ahlaka sahip olmuştur. Son derece mütevazi, söz ve davranışlarıyla halkın gönlüne taht kurmuştur. Az konuşmayı tercih eden, ağzından çıkan sözler inci tanesi gibi hikmetler saçan, cömert ve gösterişsiz yaşamı tercih etmiştir. 

Seyyide Fatma-tüz Zehra ana, faziletlerinden bazıları...
* Hz.Muhammed Mustafa Seyyide Fatma-tüz Zehra anayı ilklerin sonların, gelmiş geçmiş, gelecek olan bütün Dünya kadınlarının seyyidesi, şefaatçısı ve efendisi olarak tanıtmıştır.

* Ehli Beyt’inden yanlızca O’nun önünde ayağa kalkarak kendisine niyaz olup kendisinin yerine oturtmuştur.
* Seyyide Fatma-tüz Zehra anaya, “babasının annesi” lakabını vermiştir.
* Seyyide Fatma-tüz Zehra ananın mayası, cennet meyvesinden oluştuğunu, ondan cennet kokusunu aldığını belirterek, O’nu koklamıştır.
* Seyyide Fatma-tüz Zehra anayı, kendisinin bir parçası ve kalbi olduğunu vurgulayarak; „O’nu inciten, kendisini incittiğini beyan etmiştir.
* Seyyide Fatma-tüz Zehra ananın rızası, Allah’ın rızasının ölçeği olarak tanıtmıştır.

Hz.Muhammed Mustafa’nın kendinden sonra hayatta kalan tek çocuğu Seyyide Fatma-tüz Zehra ana, Ömer tarafından kendisine vurulan cismi ve ruhi darbelerden altı aylık çocuğu Muhsini düşürdükten sonra Hicri 11 – Miladi 632 yılında rivayete göre Hz.Muhammed Mustafa’nın Hakk’a yürümesinden 6 ay sonra Medine’de Hakk’a yürümüștür. 

Allah’ın, Nebilerin, Evliyaların, Enbiyaların, Sıddıkların, Șehitlerin ve Salih kulların selamı O’nun üzerine olsun. 

Seyyide Fatma-tüz Zehra ananın merhameti, sevgisi, paylaşımcılığı, şefkati, direnişi ve inançlı duruşu, tüm insan alemine örnek olsun... 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=



Alevi inanç günleri, Hicri ve Miladi takvimi...
Aleviler, inanç günlerini Hicri ve Miladi takvime göre yerine getirmektedirler.

Hicri Takvim, Ay yılını ve Miladi Takvim ise, Güneș yılını esas alır. Bu yüzden iki takvimin arasında takriben 11 gün fark vardır. Ancak başlangıç tarihleri farklıdır. 

Hicri Takvim…
Hz.Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göç ettiği tarih olan 622 yılı bașlanğıç kabul eden ve Ay’ın Dünya çevresinde dolanmasını esas alan bir takvim sistemidir. 

Hicri takvimle ilgili bir örnek verelim.
On Iki Imam Matem ayı ve Ramazan orucunun bir birine denk gelmemesi için, Hicri takvime göre tutulmaktadır. Çünkü On Iki Imam Ayı, matem ayıdır ve Ramazan Ayı ise, sevinç ayıdır. Birbirine zıt duyguların dile geldiği zaman sürecidir. 

Hicri takvime göre yerine getirilen Alevi inanç günleri şunlardır…
Pir Imam Hüseyin’i anma günü,
On Dört Masum-u Pak matemi,
On Iki Imam matemi,
Imam Zeynel Abidin orucu,
Seyyide Fatma-tüz Zehra ana orucu ve
Kurban bayramıdır. 

Miladi Takvim…
Günümüzde uluslararası takvim olarak kullanılan Miladi Takvim, Hz.Isa‘nın doğum tarih bașlangıcı olan 0 yılıdır. Aynı zamanda Dünya’nın, Güneș çevresinde dolanma açısını temel alan bir takvim türüdür.

Miladi takvim sabit iken, Hicri takvimi gezgindir.
Hicri ile Miladi takvim arasındaki fark sabit olmadığından dolayı Alevi, Sünni veya Şii dini günlerinin birbirine denk gelmesini önlemek amaçlı Aleviler, inanç günlerini Hicri takvime göre ve diğer tarihi günlerini ise, Miladi takvime göre uygulamaktadırlar.  

Miladi takvimle ilgili bir örnek verelim.
Bozatlı Hızır orucu ise, Miladi takvime göre tutulmaktadır. Sebebine gelince On Iki Imam matem ayı, konusunda görüșler faklıyken Hızır orucu konusunda ortak görüș hakimdir.

Dolayısıyla buradaki amaç veya gerekçe tamamen dini maksatlıdır... 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=



Muhammed Ali ve Ehli Beyt’ine, dua ile selam olsun...
Salavat...
Hz.Muhammed Mustafa’ya, Şahı Merdan Ali’ye ve Ehli Beyt’ine dua ilse selam olsun. Onlara esenlikler eyle ya Cenab-ı Hakk! 

Besmele...
Şahı Merdan Ali’den üstün Veliullah, Zülfikar’dan üstün ilahi Adalet yoktur. Allah eyvallah. 

Selam olsun sana ya Hüseyin, Selam olsun size ya Kerbela’da şehit düşen şuhedalar.
Allah’ın selam olsun size olsun,
Ya Hz.Muhammed Mustafa!  
Ya Şahı Merdan Ali’yyel Murtaza!  
Ya Hadice-tül Kibriya!  

Ya Seyyide Fatma-tüz Zehra! 
Ya Imam Hasan-ül mücteba!  
Ya Pir Imam Hüseyin-i deşti Kerbela!  
Ya Imam Zeynel-i Aba!    
Ya Imam Muhammed Bakır-ı beka!
Ya Imam Cafer-i Sadık sıtkı sefa! 
Ya Imam Musa-i Kazım cismi pak!
Ya Imam Ali-ül Rıza-i Şahı Horasan-i! 
Ya Imam Muhammed Taki cevad!  
Ya Imam Ali’yyel Naki necib! 
Ya Imam Hasan-ül Askeri gazi!  
Ya Imam Muhammed Mehdi, sahib-i zaman!
 

Ya Cenab-ı Hakk! 
Üçlerin, Beşlerin, Yedilerin, On Iki Imamların, On Dört Masum-u Pakların, 
On Yedi Kemer-i bestlerin, Kırkların yüzü suyu hürmetine, 
Hünkar Hace Bektaş Veli’nin yüzü suyu hürmetine,  
Erenlerin, evliyaların yüzü suyu hürmetine,  
Tuttuğumuz oruçları, verdiğimiz lokmaları, 
Yaptığımız duaları okuduğumuz gülbenklerin, ibadetleri dergahı izzetinle kabul eyle. 
Emeklerimizi boşa verme, hayırlı kazançlar nasip eyle. 
Bizleri Hz.Muhammed Mustafa’nın şefaatından,  
Ehli Beyt’in katarından didarından mahrum eyleme.  
Gerceğe Huu. Müminsin ya Ali.
 

Ulu Allah’ım!
Pir Imam Hüseyin, Kerbela şehitleri ve On Dört Masum-u Pak ve Seyyide fatma-tüz Zehra ana hakkı için matemimizi ve matem orucumuzu dergahı izzetinle kabul etmeni temeni ederiz. 

Pir Imam Hüseyin’e, O’nun soyuna ve dostlarına selam olsun. Onlara esenlikler eyle ya Cenab-ı Hakk! Mervandan yezide, yezidden günümüz yezidlerine yüz bin kere lanet olsun.
Allah Allah, Hakk eyvallah. Kabul ve makbul ola… 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=


 

Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. * YouTube, Alevilikte inanç-Seyyid Hakkı kanalımız: https://www.youtube.com/user/YediDeryaSohbeti62 * YouTube, Hakk Dergahı TV kanalımız: https://www.youtube.com/@hakkdergahitv8618 * Facebook, Hakk Dergahı muhabbet grubumuz: https://www.facebook.com/groups/244039227002241 * Fcebook, Hakk Dergahı Ilim Irşad sayfamız; https://www.facebook.com/profile.php?id=100057353323519 * WEB sayfamız, Alevilikte Inanç-Seyyid Hakkı; https://www.alevilikte-inanc.de/ * Facebook, Seyyid Hakkı özel sayfamız; https://www.facebook.com/SeyyidHakkiAL/ Aşk ile Canlar...