Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. Seyyid Hakkı, 1965 Dersim doğumlu ve Ehli Beyt yazarı, Seyyid Seyfettin Ocağı evlatlarındandır. Aşk ile Canlar...
Seyyid Hakkı
Seyyid Seyfeddin Ocağı

ANASAYFA


Kerbela’da, kanla yazılmış mesaj...
Kerbela katliamı aradan asırlar da geçse tarih olarak unutulmayacak kadar derin, anlamlı ve öğreticidir. Iyi ile kötünün, Mazlum ile zalimin, Onur ile onursuzluğun, Aydnlık ile karanlığın hesaplaşmasıdır. Pir Imam Hüseyin Kerbela’da iyiliği, doğruluğu, mazlumluğu, insanlık onurunu, ilmin ışığını ve dirilmeyi temsil etmiştir. 
 

Matemindir ah çekerim,
Yezid‘e lanet okurum,

Nasıl kıydı Yezid sana,

De pirim pirim pirim.

Ah pirim pirim pirim,

Can pirim pirim pirim.
 

Kufe halkı çağırdılar,
Seni yanlız bıraktılar,

Ikrarında durmadılar,

De pirim pirim pirim.

Ah pirim pirim pirim,

Can pirim pirim pirim.

Seyyid Hakkı
 

Çöl yanıyordu, gök yanıyordu, gönüller yanıyordu, diller haykırıyordu Su... Su... Su...
Pir Imam Hüseyin, o mübarek başını kaldırarak "bu ne Tufandır Yarab" buyurur.
Gönüller susmuş, yürekler susmuş, vicdanlar susmuştur. Bir avuç insan, insanlık değerlerinin yaşatılması için kanla mesaj yazmıştır.

Ehli Beyt kadınlarının feryadı Arş-ı alayı inletiyor. Kefensiz şehitler kanlar içinde yatıyorlar. Işte daha bebek yaşta Ali Asker, sanki parmağını emiyormuş gibi. Işte kardeşi yiğit Abbas’ın yüzü kanlar içinde ve kanlara bürünen nur yüzü, tanınmıyor halde. Kolları yok edilmiş. Isyanı bitmemiştir. Işte 18 yaşındaki fidan boylu Ali Ekber’in, yumrukları sıkılı, gözleri açık kalmıştır. Sanki kendisine bakıp gülümsüyor gibi.  

Pir Imam Hüseyin inilercesine „Yarab! Bana sabır ver, sabır ver“ buyurur. Fırat masum masum akıyor ve Çöl yanıyor gibi… Isanlık feryad ediyor: Su… Su... Su…

Ve yürüdü Pir Imam Hüseyin. Güneş yakıyor ortalığı. Pir Imam Hüseyin tek tek yüzlerine bakar.
Aaaaahhhhhh yiğit kardeşim Zeynep! ne olmuş sana, ne haldesin böyle. Sana emanettir Ehli Beyt kadınları yılma, yıkılma sen. Sana muhtaçtır Zeynel Abidin’im.
 

Kerbela‘ya vardılar,
Her bir yanını sardılar,

Zulme sessiz kaldılar,

De pirim pirim pirim.

Ah pirim pirim pirim,

Can pirim pirim pirim.

Seyyid Hakkı


Seyyide Zeyneb’in sabrı kalmamış gibi.
Fakat direnmesi ve ayakta kalması gerekiyordu.

Kardeşi Imam Hüseyin, yüzüne baktığını görünce feryadıyla yer gök inlemeye başlar.  Artık kaybedeçeği bir şey kalmamıştır. Yakınlarının ve evlatlarının acısı ile ölümü milyon kez tatmıştır.
 

Ölüm nedir ki? Ölüm, kavuşmaktır...
Dedesiyle, babasıyle, kardeşleriyle ve sevdikleriyle birleşmektir. Dedesinin kılıcını alır, Babasını sarığını takar, dedesinin hediye ettiği Zülcenah isimli Atına biner ve ölüm meydanına gelir.
 

Tüm metanetiyle seslenir. „Geldim işte. Bir ben kaldım. Ben ve sizler.“
10 Ekim 680 günlerden Cuma. Bir ok gelir dedesinin öpüp kokladığı boğazına ve ardından kılıç darbeleri ile kolları kesilir. Bir çok ölümcül yara darbelerinden sonra Pir Imam Hüseyin atından düşer...

Düştü Şah Hüseyin atından,
Sahrayı Kerbela'ya.
Cibril var git haber ver,
Sultan-ı Enbiyaya...


10 Muharrem, günlerde Cuma. O gün sonsuzluğu aydınlatmak için Güneş batmıştır KERBELA'da.
 

Insanların, insanca yaşamaları ve insan değerlerinin ayak altına alınmaması için yaşantısıyla, davranışlarıyla, cesaretiyle ölümü seçen Şehitler şehidi Pir Imam Hüseyin sadece islam aleminde değil, bütün insanlık için görkemli bir abide olmuştur. 

Kerbela katliamı, islam ümmetinde safları netleştirmiştir. Zalime, asla biat edilmiyeceğini göstermiştir. Alevilik inancında, Kerbela katliamı büyük bir öneme sahiptir. Aleviler dünyanın neresinde olursa olsunlar, adları ne olursa olsunlar, Pir Imam Hüseyin’e gönülden bağlıdırlar. Onun için matem ve matem orucu tutarlar. Onun çektiği acıları bir an da olsa hissetmek için, çile çekerler. Aleviler, sadece matem tutarak Pir Imam Hüseyin’i anmazlar. Her anılışında daha onurlu yaşmayı öğrenirler. 

Dünyanın neresinde insanlık zulüm görüyorsa, orası Kerbela’dır. Nerede hayır ve şerin kavgası varsa orası Kerbela’dır. Kerbela bir semboldür. Insanlık onurunun can vererek galip gelmesidir. Zulmün bedel ödenerek lanetlenmesidir. Kerbela’da, Pir Imam Hüseyin değil insanlık onuru katledilmek istenmiştir.  

Ker-u Bela har içinde,
Masumlar alkan içinde,

Intikamdır kin nefretle,

De pirim pirim pirim.

Ah pirim pirim pirim,

Can pirim pirim pirim.
 

Masum yürek sana ağlar,
Seyyid Hakkı yasın tutar,

Kalsın davamız mahşere,

De pirim pirim pirim.

Ah pirim pirim pirim,

Can pirim pirim pirim.

Seyyid Hakkı
 

Pir Imam Hüseyin’in şahadeti de insanlık onurunun zaferidir. Fakat o zafer, insanlığa kan ve can verilerek bağışlanmıştır. Bu değerlere sahip olanlara kim ağlamaz ki! Pir Imam Hüseyin’i ve Kerbela şehitlerini anmak, insanım diyenlerin vefa borcudur.  

Hz.Muhammed Mustafa; “Alimlerin ölümü, Alemlerin ölümüdür.” diye buyurmuştur. Fakat Pir Imam Hüseyin orada ölmemiş, yenidene doğmuş, alemleri ve insanlığı kucaklamıştır. “Imam Hüseyin” ismi, insanlığa sembol ve güzeliklerin birleşmesinde, insanlığa şemsiye olmuştur. Dünya döndükçe, Kerbela katliamı da unutulmayacakdır. 

Boğazlar düğüm düğüm, gözler yaşlı ve gönüller suskun. Söylenecek tek bir kelime, lanet olsun Yezid’e ve Yezid’e, Hazret diyen Yezid zihniyetine.  

Ya Cenab-ı Hakk!
Pir Imam Hüseyin, Kerbela şehitleri ile On Dört Masum-u Pak hakkı için matemimizi ve matem orucumuzu dergahı izzetinle kabul etmeni temeni ederiz.
 

Pir Imam Hüseyin’e, O’nun soyuna ve dostlarına selam olsun! Mervandan Yezid’e, Yezid’den günümüz yezidlerin zihniyetine yüz bin kere lanet olsun.
Allah Allah, Hakk eyvallah. Pir Imam Hüseyin, yar ve yardımcımız olsun…

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı= 

2025, Matem Ayı takvimi ve gülbenkler...
Kerbela savaşı ve katliamı;
* Pir Imam Hüseyin ile Yezid’in savaşıdır,

* Tevella ve Teberra savaşıdır,

* Hakk ve batıl savaşıdır,

* Zalime boyun eğmeme savaşıdır.

* Onurlu yaşamın savaşıdır,

* Izzet ile zilletin savaşıdır,

* Insanlık onuruna sahip çıkma savaşıdır ve

*
Onurlu ile onursuzların, karekterli ile karektersizlerin savaşıdır, vs. 

Matem Ayı takvimi...
1- On Dört Masum-u Pak matemi: 22-24 Haziran 2025 günleridir. 

2- Seyyide Fatma-tüz Zehra ana orucu: 25 Haziran 2025 günüdür.
3- On Iki Imam matemi, 26 Haziran 2025 birinci günü başlar ve 07 Temmuz 2025 günü tamamlanır.

4- On Iki Imam matemi ile Imam Zeynel Abidin orucu, öylesine iç içe geçmiştir ki matem günleriyle başlar ve matem günleriyle tamamlanır. 

5- 08.07.2025 günü, Can aşı lokması olan Aşura günüdür.
 

Birileri diyorlar ki Islam dini Imam Hüseyinle birlikte bitmiştir.
Biz de diyoruz ki HAYIR, tam tersine Islam dini Kerbela sahrasında katledilen Pir Imam Hüseyinle birlikte 72 Ehli Beyt evlatlarının kanıyla yeniden can bulmuş, yaşam bulmuş, ete kamiğe bürünerek Evrenselleşmiş, insanlık onuru kutsanmış, insanlığın ve insanlık tarihinin yönü değişmiştir.
 

Matem ile oruca niyet gülbengi...
Bismişah, Allah Allah!

Hakk Muhammed Ali aşkına,

Şehitler serdarı Pir Imam Hüseyin aşkına,

On Iki ımamların aşkına,

Kerbela sahrasında şehit düşmüş Masum-u Pakların aşkına,

Şahı Merdan Ali ile Seyyide Fatma-tüz Zehra ana ve

Onların çiğerparelerinin hürmetine, matem ile oruç niyet ettim,

Niyetimi kabul buyur ya Canab-ı Hakk!

Allah Allah, Hakk eyvallah. Niyetim kabul ola...
 

Ağız mührünü açma gülbengi...
Bismişah, Allah Allah!

Ya Cenab-ı Hakk!

On Dört Masum-u Pak matemini tutmayı nasip ettigin için,

Sana hamd-u senalar olsun.

Muhammed Mustafa, Şahı Merdan Ali, Seyyide Fatma-tüz Zehra ana şkına,

Pir Imam Hüseyin, On Iki Imam ve On Dört Masu-u Pak’ların hürmetine,

Tuttuğum matem ile orucumu, Dergah-ı izzetinle kabul etmeni dilerim.

Bismişah Allah Allah diyelim, Hakk lokması yiyelim,

Şah’ın demine Huu diyelim...
 

Çekilen matem, tutulan oruçlar, okunan gülbenkler, yapılan lokmalar, Pir Imam Hüseyin aşkına ve Ehli Beyt hürmetine masum ile mazlumlar yoluna olsun... 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

Gadiri Hum ve önemi…
Gadir-i Hum, Velayet bayramınız mübarek olsun...
 

Alevilikte, Gadir-i Hum hadisesi...
Gadir-i Hum, 18 Zilhicce 10 Hicri / 632 Miladi tarihinde, Hz. Muhammed Mustafa'nın Veda Haccı dönüşünde Gadir-i Hum denilen bölgede (günümüzde Suudi Arabistan'da, Mekke ile Medine arasında bir yer) yaptığı konuşmadır.
 

Hz.Muhammed Mustafa, yüzlerce yakın arkadaşlarıyla birlikte ilerlerken burada durdurur ve şu sözleri söylediği rivayet edilir: „Canab-ı Hakk benim mevlamdır, ben de müminlerin mevlasıyım. Ben onlara kendilerinden daha mevlayım. Öyleyse ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır“ buyurmuştur. 

Daha sonra „Allah’ım! O’nunla dost olana dost, O’na düşman olana düşman ol. O’nu seveni sev, O’na buğzedene buğzet. O’na yardım edene yardım et, O’ndan yardımını esirgeyenden yardımını esirge. O nereye dönerse Hakk’ı O’nunla döndür. Biliniz ki, bu sözleri hazır olanlar hazır olmayanlara bildirmelidirler. „ 

Hz.Muhammed Mustafa’nın huzurunda toplanan Halk, henüz dağılmadan Canab-ı Hakk tarafından; „Bu gün dininizi kemale erdirdim, nimetimi size tamamladım ve din olarak islamı size beğendim“ Maide Suresi, 3. Ayet inmiştir.  

Bunun üzerine Hz.Muhammed Mustafa, „Allah uludur! Din kemale erdi, nimet tamamlandı. Allah, benim risaletime ve benden sonra Ali’nin velayetine razı oldu“ buyurmuştur. 

Gadir-i Hum’un önemi…
Dolayısıyla Gadir-i Hum sadece Şahı Merdan Ali’ye değil, O’nun Ehli Beyt’ine de sadakatle, sevgiyle, muhabbetle, gönülden ve itikatle bağlılığı sembolize eder.
 

Tarihsel süreçte, özellikle Kerbela’da Pir Imam Hüseyin ve beraberindekilerin uğradığı zulüm ve katliam, Ehlibeyt Şiası için yalnızca bir acı değil, aynı zamanda onları sahiplenmenin, onlara bağlı kalmanın bir vicdan ve ahlak borcu olduğunun simgesi haline gelmiştir. 

Şahı Merdan Ali’nin sadece bir Vekil değil ilahi bir bilge, bir Mürşid, bir Pir ve bir Rehber olduğunu kanıtlayan bir tarihi gündür. 

Islam’ın özünün Şahı Merdan Ali’ye teslim edilip ona sorumluluk yüklendiği bu gün, Alevi inancında Veliahtlık ve Imamet makamının ilahi kökenini teyit eden önemli bir tarihi hadisedir. Şahı Merdan Ali’nin sadece tarihi bir vekil olarak değil, aynı zamanda manevi ile ruhani önder ve rehber olarak kabul edilmesi, bu olayın kutsal niteliğini pekiştirmektedir. 

Bundan dolayıdır ki Aleviler açısından Gadir-i Hum hem inançsal, hem ahlaki ve hem de yaşam felsefesi olarak bir dönüm noktasıdır. 

Sonuç itibariyle Hz. Muhammed Mustafa, Gadir-i Hum’da yaptığı konuşmada, Şahı Merdan Ali’nin kendisinden sonra ümmete önderlik edecek Veliaht olduğunu açıkça beyan etmiştir. Bu bildirimin ardından, “Bu sözleri burada bulunanlar, bulunmayanlara ulaştırsın” diyerek, bu ilahi görevlendirmenin tüm ümmete aktarılması gerektiğini vurgulamıştır. 

Gadir-i Hum’da Şahı Merdan Ali’yi “Her mümin erkek ve kadının mevlası sensin” diyerek tebrik edenlerin bir kısmı, ne yazık ki bu beyanlarına sadık kalmamış; Hz. Muhammed Mustafa’ya verdikleri bağlılık ahdini zamanla terk etmişlerdir. 

Nihayetinde Emevi zihniyeti, her ne kadar Gadir-i Hum’daki beyat ve bağlılık sözlerini diliyle kabul etmiş gibi görünse de, bu bağlılığı kalben içselleştirmemiştir. Hz.Muhammed Mustafa’nın Hakk’a yürümesinden sonra ise bu içten reddedişlerini açıkça ortaya koymuşlardır. Bu tarihsel kırılma, Alevi inancında adaletin ve hakikatin mahşer gününe tehir edildiği inancıyla karşılık bulmuştur. 

Bu ikiyüzlülüğün temelinde, Arap kabile reislerinin politik çıkar kaygısı yatmaktaydı. Gadir-i Hum’daki açık beyanın hayata geçmesi durumunda, Hz. Ali’nin liderliğiyle birlikte, kendi kabileleri üzerindeki nüfuzlarını yitireceklerini fark etmişlerdir. Bu nedenle aralarında çeşitli hileler geliştirerek, Allah ve Resûlü’nün emri olan Gadir-i Hum buyruğunu kısa sürede etkisiz hâle getirmiş ve Peygamber’in iradesine muhalefet etmişlerdir.

Gadir-i Hum insanlık alemi için sağlıklı, huzurlu, hoşgörünün hakim olduğu, insanlığın manevi değerlerine sahip çıkıldığı günlere vesile olması dileğimizle. Barış olsun, dostluklar kurulsun, kardeşlik türküsü söylensin ve insanlar özgür yaşasın.
Aşk ile, Muhammed Ali muhabbetiyle kalın…
 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

Alevi inancında verilen ikrarda, evlilikler sözkonusu değildir…
Alevi inancının ilkelerine göre ikrarın verildiği andan itibaren ikrar verenler arasında evlilik, kesinlikle söz konusu değildir. Çünkü ikrar, manen ahiret kardeşliğini ifade eder ki biyolojik kardeşlikten daha ileridir. Biyolojik kardeşler arasında evlilikler söz konusu olmadığına göre ikrar kadeşliğinde, hiç bir şekilde söz konusu olamaz.
 

Ikrar diyoruz çünkü ister Kivrelik, ister Musahiplik ve ister başka bir ikrar olsun fark etmez; Ikrar Hakk meydanında, Pir huzurunda ve toplumun şahitliğinde verilen ikrardır.  

Ikrar kardeşliği, manevi olarak biyolojik kardeşlikten de öteyedir. Biyolojik kardeşlikte kendi seçimimiz olmayan, emek sarf etmediğimiz bir durumdur. Iman kardeşliğinde ise, kendi seçimimiz olan ve namus hariç canı cana, malı mala kattığımız bir kardeşliktir. Dolayısıyla günahına, mebaline, suçuna, her haliyle sorumluluğunu paylaştığımız ve üstlendiğimiz bir ikrardır. Bu ikrar aynı zamanda Allah’a verilen ikrarla eşdeğer görülür. 

Bekar olan gençler, niyet ikrarı verebilirler. Yani illerde musahip veya kivre olma niyetini beyan eder ve zamanı geldiğinde de ikrar verip ikrarbend olacaklardır. 

Birilerinin iddia ettiği gibi müsahiplik ikrarı yedi kuşak, veya dokuz kuşaktan sonra veya yedi göbekten sonra çocuklar evlenebilir demekteler ki bu noktada büyük bir yanılgı içinde oldukları gibi insanları da yanlışa yönlendirmektedirler.  

 Diğer bir iddia ise gençlerin, evlilik sorunu ileriye sürülmektedir. Sorun ikrar vermekte değildir aile biyerlerinin faklı ailelere ikrar verilmesinden kaynaklanıyor. Doğru olan zorunlu olmadığı müdetce bir çok aile yerine bir aileye ikrar verilir ve böylece ikrar, bu iki aile arasında devam etmiş olacaktır.  

Çünkü ikrar, bir kereye mahsus verilir ve kadimdir. Pirlerimiz, ikrar erkanını yerine getirirlerken „Ikrarınız kadim ve daim olsun, yüzünüz ak ve pak olsun“ derler. Medem ki yedi göbek veya yedi kuşak söz konusu ise o zaman Pirlerimiz, neden kadim ve daim olsun diyorlar? 

Yukarda da belirtiğimiz gibi ikrar, Bezmi Elest’e verilen ikrara göndermedir. Dolayısıyla yedi göbek veya yedi kuşak başka bir deyim ile ikrarda, zamanlimiti yoktur. Pirlerimizin dediği gibi, kadim ve daimdir.
Aşk ile, ikrarar sorumluluğunu yerine getiren canların demine Huu... 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

Alevi inancında, Rızalık...
Dava insanlık davasıdır, ne mutlu insanım diyebilene.
 

Hakk Muhammed Ali yolu; Bir rıza kapısı olarak, inanca taşınmıştır. Rıza kapısında, yapılan manevi hizmetlerin herhangi bir zorlama olmadan yerine getirilmelidir. 

Çünkü Rızalık;
* Tanrıdan gelen her şeyi gönül hoşluğuyla karşılama.
* Tanrının hoşnutluğunu, onayını kazanma.
* Kişinin kendisi ile barışması olarak algılanan Pir-Mürşid önünde başı secdede iken kendi özüyle hesaplaşması.
* Kişinin toplumla barışması olarak algılanan, diline sahip olması durumu. Vesayre...
 

Rızalık, üç türlüdür.
1. kişinin kendisi ile rızası: Pir huzurunda başı secde de iken kişinin kendi özüyle hesaplaşmasıdır, kendi kendini yargılamasıdır. Bu anlamda secde de bir aynadır sufi kendini aynada görecek, kendisiyle baş başa kalaçak, eğer bir suçu, hatası, eksikliği varsa kendini ele vereçektir.
 

Ali‘nin sırrına ereyim dersen,
Bir Mürşid-i Kamil bu da andan gel.
Küfrünü imana satayım dersen,
Var kendi küfrünü bil de andan gel.

Șah Hatayi
 

2. Kişinin toplumla rızası: Eline diline beline sahip olmakla gerçekleşir. Kısacası edep olarak algılanan bu üç mühür kişiyi kötülükten uzak tutar. Bunu gerçekleştirmeyen can hiç bir zaman kendi özüyle doğru yolda buluşamaz.  

3. Kişinin Hakk Muhammed Ali yoluna Hüsnü rızası: Kişi bu yola, inanç ve itikatle zorlanmadan kendi rızası ile girer. Yola rıza ile giren can, yolun gereklerini severek, inanarak yerine getirmek durumundadır. Yola giriş malı mala, canı cana katmak anlamına gelen musahiplikle başlar. Toplumda razı olursa, kişinin kendi özüyle rızası gerçekleşir. Böylece üç rıza birleşmiş, el ele, el Hakk’a ulaşmış olur.  

Pişiri pişiri söyle sözünü,
Iki bab‘tan ayırma gel gözünü,
Mürşidine teslim eyle özünü,
Musahip kapısın bul da andan gel.

Șah Hatayi
 

Inanç kapısında yapılan hizmetler, verilen lokmalar, yapılan yardımlar, gönül muhabbetleri, yani hizmetlerin tümü gönül rızalığı ekseninde olması gerekir. Bu rızalık; Allah’ın Hüsni rızasını kazanmak ve insanların gönlüne taht kurmakla mümkündür. Dolayısıyla kul kuldan razı olursa, Canab-ı Hakk’ta kuldan razı olur.
Aşk ile Huu...
 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

Alevi inancında Mürşid, Pir, Rehber ve Talibin konumu...
Mürşid, Pir, Rehber ve Talip, yolun omurgasını yani ana güzergahını, yönünü ve yapısını temsil eder.
 

Mürşidin konumu...
Irşad eden, doğru yol gösterendir. Alevi tasavvufunda manevi hizmet rehbersiz yapılmaz. Çünkü tasavvuf hem nefsi hem de ruh terbiyesidir.
 

Alevilikte en üst dini kapı Mürşidlik kapısıdır, bir sonrası Pirlik kapısıdır, bir sonrası Rehberlik kapısıdır ve bir sonrası Taliplik (yol evladı) kapısıdır. 

Mürşid, toplumun her türlü halinden genel sorumlu kişidir. Her soruna çözüm bulan ve çözendir. Mürşid’in soyu, Şahı Merdan Ali’den ve dolayısıyla Hz.Muhammed Mustafa’ya dayanmaktadır.  

Alevilikte mürşidlik kapısı, kişileri yargılayan bir toplum mahkemesi olduğu gibi aynı zamanda Alevi toplumunu bireysellikten kurtararak kuvvetli bir dayanışma meydana getiren manevi bir otoritedir. Bundan başka Mürşidler, özellikle cem erkanları ile taliplere toplumun kültürünü, muhabbetini öğreterek, benimseterek, kültürleme ve eğitim fonksiyonlarını da yerine getirmektedirler. 

Pirin konumu…
Pir, Farscada ihtiyar demektir. Arapcada, Şeyh demektir. Alevi inancında ise, Hz.Muhammed Mustafa ile Şahı Merdan Ali’nin soyundan gelen ve taliplerin manevi inanç hizmetini yerine getiren inanç önderidir.
 

Pir, toplumun manevi hizmetiyle yükümlüdür. Taliplerin, toplumun sorunlarını her haliyle çözen, cevap bulan ve çözüm olandır. Toplumu, yaptığı muhabbetiyle hoş eden, eğiten, irşad eden, doğru yolu gösteren, Hakk’ın doğru yolunda yürümelerini sağlayandır. Önderdir, yapıcıdır, muhabbetçidir ve adaletli davranandır. 

Pirin, talibini irşad edebilmesi için yolun ilim irfanından haberdar olamsı gerektir. Önce kendisi her haliyle taliplerine örnek olmalı, her haliyle talibinin kalbinde yerini yapması gerekir. Bunu gerçekleştiren bir pir, kendi taliplerini irşad etmede zorluk çekmez ve talibi yanlışa yönlendirmediği gibi saptırması da mümkün değildir. Bu ilme eremeyen pirler, duyduklarıyla yetinmeleri hem yolu, hem de talibi saptırır ve sapkınlığa götürür.  

Rehberin konumu…
Rehber Farsça Rahbar „yol gösteren, klavuz“ sözcüğünden gelmedir. Rah; „Yol“, Bar; „getiren“ demektir. Yani yolun ilim irfanından haber getiren, bildiren demektir.
 

Cem erkanında talibi Mürşide-Pire götüren, Mürşid-Pir ile talip arasında ki illişkiyi kuran zattır. Rehber, Alevi yol ve erkanını bilen ve uygulayandır. Rehber de, ocakzadedir yani evlade Resul’dür.   

Rehber tüm çalışmaların alt yapısını şekillendiren, Mürşide ile Pire genel ön biligiyi veren, talipleri yol konusunda bilgilendiren, hazırlayan, düzenleyendir ve ikrar kapısıdır. Dolayısıyla iyi bir Rehber, Mürşid veya Pirin eksikliklerinin hataya dönüşmemesini önleyen ve tamamlayandır. 

Talibin konumu…
Hakk’ın ilmin-irfanını talep eden, istekli, istiyen anlamına gelir. Muhammed Ali yoluna talip olmak, ikrar yani yemin-söz vermekle başlar. Talibin gideceği ilk kapı, Rehber kapısıdır. Rehber ön bilgilendirmeyi yaptıktan sonra cemde, Pir huzurunda ikrar vererek, yola talip olunur.
 

Ocakzade olmayan, Isim şahtalibi, yani Peyğamber soyundan gelmeyen bütün Aleviler için kullanılan bir sözçüktür ve her talip Ocakzade olan bir ocak evladına bağlıdır. “Talip isterse Pirini Ateşten alı koyar” cümlesinden yola çıkarak, Imam Cafer-i Sadık buyruğunda “Talipler de öyle gerektir ki çerağ gibi doğru duralar, fitil gibi yanalar, yağ gibi eriyeler, nur gibi ışık vereler, Erenler meydanından dönmeyeler, tarikat halinde duralar vede Hakikat’ten çıkmayalar, mürebbiden-müsahipten dönmeyeler, onlar talip olalar, kalıp olmayalar” buyrulmaktadır. 

Sonuç itibariyle Mürşid, Pir, Rehber ve Talip ikrar üzerine kurulmuş olan Alevi inancının tamamıdır. Çünkü Pir olmadan talip olmaz, talip olmadan Pir olmaz. Dolayısıyla El ele el Hakk’a distürü esastır. 

Mürşid, Pir ve Rehber Evlad-ı Resul soyundan gelen, Alevi inanç önderleridir. Talip ise, Evlad-ı Resul olmayan ve ikrar ile Muhammed Ali yoluna gönülden bağlı olan manevi yol evladıdır.
Aşk ile, gerçeğin demine Huu…
 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı= 

 

Alevilikte Inanç-Seyyid Hakkı, sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. * YouTube, Hakk Dergahı TV-Seyyid Hakkı kanalımız: https://www.youtube.com/user/YediDeryaSohbeti62; Facebook, Seyyid Hakkı Azak özel sayfamız; https://www.facebook.com/profile.php?id=61570018628168; * Facebook, Hakk Dergahı muhabbet grubumuz: https://www.facebook.com/groups/244039227002241; * Fcebook, Hakk Dergahı Ilim Irşad sayfamız; https://www.facebook.com/profile.php?id=100057353323519; * WEB sayfamız, Alevilikte Inanç-Seyyid Hakkı; https://www.alevilikte-inanc.de/ Aşk ile Canlar...