ANASAYFA
Alevilikte, günlük bireysel ibadet ve genel bilgi...
Alevilerin günlük bireysel ibadeti, Sabah ve Akşam gülbenklerinden ibarettir.
Sabah gülbengi…
Bismişah, Allah Allah!
Hz.Muhammed Mustafa’ya, Keremler Şahı Aliyyün Veliullaha ve
Ehli Beyt’ine dua ile selam olsun. Onlara esenlikler eyle ya Cenab-ı Hakk!.
Şahı Merdan Ali’den üstün Veliullah, Zülfikar’dan üstün ilahi Adalet yoktur.
Ya Cenab-ı Hakk!
Gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle, hakkımda hayırlı olanı da gönlümü razı eyle.
Insanların hırslarını merhamete, kinlerini sevgiye, düşmanlıklarını da barışa çevir.
Yapacağım işlerde başarılı, yapmak istediğim işlerde de azimli ve gayretli olmayı nasip eyle.
Kul beşerdir hata işler, sultan olan da bağışlar.
Kul hakkından uzak, helal lokma ile kazanç nasip eyle.
Dilden dileklerimi, gönülden muradımı kabul eyle.
Allah Allah, Hakk eyvallah. Kabul ve makbul ola...
Akşam gülbengi…
Bismişah, Allah Allah!
Hz.Muhammed Mustafa’ya, Keremler Şahı Ali’yyün Veliullah’a ve
Ehli Beyt’ine dua ile selam olsun. Onlara esenlikler eyle ya Cenab-ı Hakk!.
Şahı Merdan Ali’den üstün Veliullah, Zülfikar’dan üstün ilahi Adalet yoktur.
Ya Cenab-ı Hakk!
Kimseye yük olmamak için ayağa kalkmayı, işime gücüme gitmeyi,
Faydalı olmayı, sağ selim evime dönmeyi, helal lokmayı ve
Kazancı nasip ettiğin için sana şükürler olsun.
Yaptığım yanlışlardan, haksızlıklardan, eksikliklerimden sana sığınırım.
Kul beşerdir hata işler, sultan olan da bağışlar.
Doğru yolda yürümeyi, faydalı ve iyi insan olmayı nasip eyle.
Dilden dileklerimi, gönülden muradımı kabul eyle.
Allah Allah, Hakk eyvallah. Kabul ve makbul ola…
Güne başlama gülbengi...
Bismişah, Allah Allah!
Hz.Muhammed Mustafa’ya, Keremler Şahı Ali’yyün Veliullah’a ve
Ehli Beyt’ine dua ile selam olsun. Onlara esenlikler eyle ya Cenab-ı Hakk!
Şahı Merdan Ali’den üstün Veliullah, Zülfikar’dan üstün ilahi Adalet yoktur.
Ya Cenab-ı Hakk!
Gönlümde olanı hakkımda hayırlı,
Hakkımda hayırlı olanı da gönlümü razı eyle.
Insanların hırslarını merhamete, kinlerini sevgiye ve
Düşmanlıklarını da barışa çevirmeni temeni ederim.
Seyyide Fatma-tüz Zehra ana hürmetine kimsesiz, çaresiz masum çocukları ve
Canlı varlıkları korumanı temeni ederim.
Kimseye yük olmamak için ayağa kalkmayı, işime gücüme gitmeyi,
Faydalı insan olmayı, sağlıklı evime dönmeyi, ve
Kul hakkından uzak, helal lokma ile kazanç nasip eyle.
Yapacağım işlerde başarılı, yapmak istediğim işlerde de azimli ve gayretli olmayı nasip eyle.
Yaptığım yanlışlardan, haksızlıklardan, eksikliklerimden sana sığınırım.
Kul beşerdir hata işler, sultan olan da bağışlar. Bağışlamanı temeni ederim.
Doğru yolda yürümeyi, faydalı ve iyi insan olmayı nasip eyle.
Allah Allah, Hakk eyvallah. Kabul ve makbul ola…
Günlük bireysel ibadetin önemi ve faydası…
Bireysel ibadet, kişinin kendi başına Allah ile bağ kurmasıdır. Kişi, bağımsız ve aynı zamanda sorumlulukları olan bir bireydir.
Günün bereketli, huzurlu, pozitif geçmesi için gülbenk, dua ve dileklerle başlamak maneviyatı güçlendirir. Maneviyatın güçlenmesiyle birlikte, kişinin kendisine saygınlığı, yaşamına verdiği değer bilinci ve özgüveni artar. Çünkü güne tembel tembel oturmak yerine bir beklentiyle başlamak ve bu beklenti, kişinin motivasyonudur.
Bu motivatsiyon, sabah gülbenginin hikmetiyle olur.
Günün sonunda, yapılanı sorgulamak Alevi deyimiyle özünü dara çekmek gerekir. Eksiklerin görülüp tamamlanmasıyla amaca varılmış olacaktır...
Özünü dara çekmek, gün boyunca yaptıklarımızın hesabını görmektir.
Yapılan işlerin başarı, faydalı veya faydasızlık oranlarını tespit ederek daha iyisini yapmaktır.
Günün sonunda kendim için, ailem için, toplumum için, çevrem için, insanlık için ve daha önemlisi Allah’ın rızasını kazanmak için ne yaptım? Hesabını çıkarmaktır. Tüm bu çabaların amacı ise düzeni oturtmak, tebellikten kurtulmak, faydalı olmak ve sonuçta insanın kendisiyle barışık olmasıdır.
Bu barışıklığın hikmeti de, akşam gülbenginin hikmetidir.
Ibadet esnasında uygulanan Fiili davranış ve hareketler...
Alevi ibadetinde, pratik ritueller yani rükünler vardır. Bu rükünler; Ibadeti bir bütün olarak tamamlayan, tamam hale getiren belli fiili davranışlardır.
Fiili davranışlar...
Dar, Kıyam halidir.
Tevella ile Teberra, Rüku halidir ve
Gülbenk-Dua ise, Secde halidir.
Kıyam; Dara durmaktır. Sağ ayak sol ayağın baş parmağın üzerine ve sağ el kalbin üzerine koyularak dimdik ayakta durarak dar duasını almaktan ibarettir.
Rüku; Teslimiyet anlamında, eller açık vaziyette aşağıya sarkıtılarak tecella ve temanna duasını okunur.
Ibadet niçin, kimin için, hangi amaç için yapılmalıdır?
Önemli olan bunun bilincinde olmak ve anlamaktır. Dolayısıyla bireysel ibadetlerde istendiği zaman, istenildiği yerde, istendiği biçimde ve ihtiyaç doğrultusunda dua ile ibadet yapmalıdır.
Perşembe gecesi delil uyandıran, dusını yapan, Deyiş, Duaz-ı Imam çalıp söyleyen canın ibadeti üç saat sürerken diğer bir can kendi ibadetini sadece delil uyandırmak ve duasını yapmakla sınırladırmıştır. Neden uzattın veya neden kısa tuttun, deme hakkımız var mıdır? Tabii ki müdahale etmeye kimsenin hakkı yoktur.
Sonuç itibariyle bireysel ibadet kişinin içinde bulunduğu sıkıntı, zor durum, çaresizlik, vs. veya yaşamış olduğu sevinç, mululuk ile alakalıdır. Duruma göre Cenab-ı Hakk’a şükür etmeyi veya dilek ile arzularını iletmek amacı doğrultusunda dua ve ibadet yapılmalıdır.
Duanın, belli normları yoktur. Allah’ın huzurunda, kişinin arzu ve isteklerine dayalı gönülden geçen tüm dileklerin, arzuların, beklentilerin, vs. dile getirilmesidir.
Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=
Insan dilinin olgunlașma evreleri...
Konuşmak, sohbet, muhabbet ve muhabbet-i ilahidir.
Dilin olgunlaşması konuşmaktan sohbete, sohbetten muhabbette ve muhabbetten muhabbet-i ilahi evrelerini yașamakla mümkündür.
Konuşmak binanın temeline doldurulan molozlardır, sohbet duvar taşlarıdır, muhabbet taşların arasına gelen harçtır ve Muhabbet-i ilahi ise binanın bitmiş halidir.
Konuşmak laf olsun torba dolsun, sohbet kuralsızlıktır, muhabbet kuraldır ve muhabbet-i ilah ise, kuralların manasına varıp onlara riayet etmektir.
Şeriat dili, tarikat dili, marifet dili ve Sırr-ı hakkikat dili.
Şeriatta dilin kemiği yoktur, Tarikatta dilin haddini bilmesine gayret etmesidir, marifette dilin haddini bilmesidir ve Sırr-ı hakikatte ise dilin sabrın sırrına ermesidir.
Konuşmak ilk okuldur, sohbet orta okuldur, muhabbet Lisedir ve Muhabbet-i ilahi ise Üniversitedir.
Tasavvuf dilinin vasıfları…
Dilin kendini tanımasıdır, kendini bilmesidir, kendini ifade etmesidir ve kendinde yok olmasıdır yani susmaktır.
Duadır, Ibadettir, secdedir, teslimiyettir. Diğer bir deyimle dardır, rukidir, kıyamdır ve secdedir..
Üç kiși, bir cemdir ve bir cem konușmaktır, sohbettir, muhabbettir ve Muhabbet-i ilahidir.
Dolayısıyla Erenler cem muhabbetlerini düzen, nizam, saygı ve hürmet içinde yaparlar.
Sıradan konușmalar, hitaplar, alınmalar, darılmalar, vs. bunların yerine birbirinin hakkına riayet ederek önce gönülleri feth ederler ve sonrada, gönüllere mihman olurlar.
Bunlardan bazı örnekler…
* Ceminiz mübarek ve daim olsun Erenler,
* Muhabbetiniz, Erenler muhabbeti olsun,
* Dolunuz, Erenlerin dolusu olsun, vs…
Neyleyim ağız içinde haps olmuş dili,
Her daim beklerim Hakk ile zikiri,
Iftira, gıybet; Kusur ise kini,
Ya Hakk! Kemiksiz ete muhtaç etme beni.
Canım yakan, can yakar ise dilim,
Ayır yolundan, meclisine alma ya Ali!
Aklını, gönlüne bağlamayan bu etim,
Bismillahsız, kalıp çürüsün toprakta serim.
Allah Muhammed Ali, bu yolu var eden,
Sen kimsin ki, bilen benim diye gezen
Sen, seni bilmezken Hakk’ı ben bilirim diyen,
Dilde kemik yok ki, herşeyi söyleyen.
Akıl ile gönlünü, bağlamazsan diline,
Konuşup dilini, aleme rusva eyleme.
Aşk ile muhabbeti, bilmez ise bedenin,
Susu sükut eyle, fazla birşey söyleme.
Dil dediğin sadece ağızdaki et değildir,
Hem bedeni söyletir, hem cümleyi dinletir,
Her kapıyı hem açar hem de kirletir,
Makbul kul, hal diliyle yaşar ise birlenir.
Zahirin dili başkadır, uzaktır halden,
Gönül dili söyler, Hakk Muhammed Ali’den,
Ikrar tutar mı hiç, üçü birlenmeden,
Görüp de okumazsa eğer, dil ilmi ledünden.
Dilini islah et faş eyleme her hatayı, kusuru,
Bilesin ki, yolun örter sır ile kiri ve pası,
Gönülde mihman ol ki, bulasın özünde Hakk’ı,
Kainatın sırrı, Arı ile balında saklı.
Dil, dil olupda 72 dili söylemezken,
Elifi, cimi, dalı bilsen neylesin,
Manayı görüp her bildiğini söylersin,
Edeb erkanı, dördü, kırkı yolu neylesin.
Yıldız Inci
Dil hakkında, sıkça duyduğumuz „Dilin kemiği yoktur“ cümlesi vardır ve doğrudur. Eğer bir insan diline sahip olmazsa o dil, insanı hem rezil, hem de vezir eder.
Dolayısıyla Alevi deyimiyle düșkün yani rezil olmamak için, Eline Diline Beline sahip olmak gerekir.
Eline Diline Beline sahip olan Erenlerin demine Huu...
Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=
Nefsin mertebeleri, dereceleri, özelikleri ve terbiyesi…
Nefs nedir ve nefsi emmareler, nasıl terbiye edilir?
Nefs, Arapça kökenli olup beden ve ruhani lezzetleri içermektedir. Bedeni lezzetler yeme, içme gibi lezzetlerdir ve Ruhani lezzetler ise kibir, onur, grur, kıskançlık, çekememezlik gibi lezzetlerdir.
Nefis ise ruh, beden, öz, cevher, varlık anlamına gelir. Tasavvuf boyutunda, insanı kötülüğe sevk eden ve kötülük yapmasına neden olan Nefs benlik anlamında kullanılır.
Manevi nefs-i Emmare kötülüğe yönlendiren, emreden ve bundan zevk alan nefsin tanımıdır veya sıfatıdır. Dolayısıyla nefs-i Emmare insanın olgunlaşmasına, kamilleşmesine, erdemleşmesine, vs. en büyük engeldir ve engel olmayı teşkil eder.
Insanların hayatında öne çıkmış, 7 tane nefsin mertebeleri sözkonusudur. Fakat bu 7 temel Nefis dışında birçok farklı nefs mevcuttur. Alevi deyimiyle Eline Diline ve Beline sahip olmaktır.
Eline Diline Beline sahip olmak, Hz.Muhammed Mustafa’nın manevi anayasası olan islam dininin özetidir.
Manevi olarak nefsin yedi mertebeleri söz konusudur…
Nefsin mertebeleri…
1- Nefs-i Emmare: Düşkünlük mertebesi…
2- Nefs-i Levvame: Tövbe etmek, pişmanlık mertebesi.
3- Nefs-i Mülheme: Yüzünü, kötülükten iyiliğe çevirme mertebesidir.
4- Nefs-i Mutmain: Kalpte, şüphe ve ikiliği giderme mertebesidir.
5- Nefs-i Raziye/Radiyye: Hakk’tan gelene, razı olmak mertebesidir.
6- Nefs-i Marziyye/Mardiyye: Allah’ın, kulundan razı ve hoşnut olduğu mertebedir.
7- Nefs-i Kâmile-dir: Kamil-i Insan mertebesidir.
1- Nefs-i Emmare, düşkünlük mertebesidir…
Nefse uymak, nefsin isteklerini yerine getirmek için suç işlemek, düşkün hale gelmektir. Diğer bir deyimle Cenab-ı Hakk’ın faydalı görmediği, uzak durulması gerektiği hususlara uymayan, onları yapan ve zevkine tabi olan nefstir.
Dolayısıyla nefse uyan kişilerin yaptıkları kötülüklerden pişmanlık ve vicdan azabı duymazlar. Bazı kaynaklarda şeytani nefs olarak da tanımlanır. Allah'ı tanımamak, kelamına uymamak, yalan söylemek, zina yapmak ve yalan söylemek gibi tüm büyük günahların kaynağı insanın kendi nefsidir.
2- Nefsi Levvame: Cenab-ı Hakk’ın uyarılarına kimi zaman uyar, kimi zaman da uymaz. Yerine göre yaptığı yanlışlara üzülen ve iyiliklere de sevinen nefstir.
Nefs-i Levvame, tövbe etmek ve pişmanlık mertebesidir.
Cenab-ı Hakk’ın uyarılarına kimi zaman uyar, kimi zaman da uymaz. Yerine göre yaptığı yanlışlara üzülen ve iyiliklere de sevinen nefstir. Yani işlenmiş kötülüklerden ötürü kendini ayıplamaktır, yanlışını görmek ve pişmanlık duymaktır.
Dolayısıyla yapılmış yanlışın, kötülüğün farkına varmak ve pişmanlık duymak. Diğer bir deyimle, iyiliğe yönelmektir. Aynı zamanda şehvete karşı direnir ve onu yenmeye çalışır. Vicdan azabı hissederek tövbe kapısından geçen kul aynı günahları tekrar tekrar işlemekten kaçınır.
3- Nefs-i Mülheme ,Yüzünü kötülükten iyiliğe çevirme mertebesidir. Diğer bir deyimle Cenab-ı Hakk tarafında bağışlanmış iyi duygu ve düşünceye ermiş nefstir.
Nefsten yani Dünyevi zevklerden uzaklaşmak. Yüzünü cehaletin karanlığından ilme, irfana çevirmektir. Ilimle aydınlanmak, insanlara iyilik yapmak, insan değerlerine sahip çıkmak, kendini bulmak ve ikrar vermektir.
4- Nefsi Mutmainne, hiç bir şüphe duyamadan veya ikiliğe düşmeden Cenab-ı Hakk’ın kelamına, ilkelerine inanan, dinin kayde ve kurallarına uyan nefstir. Yani kalpte, şüphe ve ikiliği giderme mertebesidir.
Manevi mutluluğa, huzura erişmek için, kalpte şüphe ve ikiliğin giderilmesi gerekir. Kalpte şüphe ve ikiliği gideren kişi, kendisiyle barışık, hoşgörüye sahip ve huzura erişmiştir.
5- Nefs-i Raziye/Raddiye: Hakk’tan gelene, razı olmak mertebesidir. Yani her haliyle Cenab-ı Hakk’a yönelen, O’nun buyruklarına akıl erdirmiş veya kabullenmiş ve kendisinden razı olunan nefstir.
Hakk’ın kelamına ve Peygamberlerinin ahlak anayasasına razılık göstermek. Başına gelebilecek olan kötülüklere karşı tedbirli olmaktır. Aklın olgunlaşması, tedbiri, dikatkli olmayı beraberinde getirir.
Razılık konusunda, Yunus Emre şöyle demektedir…
"Ya gonca gül yahut diken
Hoştur bana senden gelen.
6- Nefs-i Marziyye/Mardiyye: Allah’ın, kulundan razı ve hoşnut olduğu mertebedir.
Tüm kötülüklerden arınmış, Allah’ın hüsnü rızasına nail olmuş ve Hakk ile hakikate yönelme mertebesidir.
Diğer bir deyimle her haliyle Cenab-ı Hakk’a teslim olmuş ve Allah’ın kendisinden razı olduğu nefstir.
7- Nefsi Kâmile: Kâmil-i Insan mertebesidir.
Ademoğlunun, bütün kötü nefslerden arınıp olgunluğa erişebileceği en yüksek manevi mertebedir. Insan-i Kamil mertebesine erişmiş bir ulu zat, insanları irşad etme sıfatına erişmiştir.
Diğer bir deyimle kendini bütün Dünyevi zevklerden yani kötülüklerden tamamen uzak tutan, olgunluğa, erdemliğe, kemâlete erişmiş nefstir.
Nefs veya nefsi emmareler, insandaki arzu ve isteklerdir. Ancak temel olarak iki türlü nefs vardır.
Bunlar iyi ile kötü huylu nefisler, arzulardır...
Kötü nefs sadece kendini düşünür, kendini görür, kendisi için yaşar, kendi dışında hiç bir varlığı düşünmemek gibi durumlar söz konusudur. Örneklersek paylaşmamak, yardımcı olmamak, yardım elini uzatmamak, kıskançlık, çekememezlik, doyumsuzluk, cimrilik gibi etkenler söz konusudur.
Iyi nefs birlikte yaşadığı düğer insanları, varlıkları, yaratıkları da düşünmektir. Yani bir lokmayı kırka bölmektir. Paylaşmak, yardımcı olmak, yardım elini uzatmak, mağdur insanların halinden anlamak, enpati yapmak, diğer insanların mal mülk varlığına sevinmek, kötü gün dostu olmak, yardım gereken yere yardımını esirgememek, vs. Yani kendi imkanları doğrultusunda, elinde geleni arkasına koymamaktır.
Dolayısıyla hal ve davranışların olgunluğu, ruh ile aklın olgunluğuna bağlıdır. Olgunlaşmış bir ruh ve akıl, insanlara dolayısıyla insanlığa faydalı bir akıldır. Ruh, insanın kendisidir. Çünkü insanı iyi veya kötü yapan onun ruhudur.
Alevi deyimiyle aklın olgunluğu, Eline Diline Beline sahip olma halidir. Insanoğlunun en büyük savaşı, kendi nefsiyle verdiği savaştır.
Nefsini bilene aşk olsun…
Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=
Birlik, Beraberlik, Eğitim ve Hizmet...
Birlik...
Iki türlü birlenmek vardır. Birincisi, varlık aleminde birlenmek ve ikincisi, Tevhidte birlikdir. Allah’ın tek olduğu inancında birlenmektir. Çok olanı bir etmek yani çoğu, tek konumuna getirmek ancak birlemekle mümkündür.
Allah’ın birliği ve Allah’ın yaratmış olduğu Varlık aleminin birliği...
Birlemekteki amaç; Tanrının birliğini dile getirmek, zikretmektir. Dolayısıyla ikiliği gidermek için çok olanı bir etmek, tek duruma getirmektir. Bu duruma, Tevhid denilir.
Tevhid; Allah’ın varlığına, kudretine, hikmetine, tekliğine, kelamına vs. inanmaktır.
Tevhid inancında; Allah birdir, tektir, O‘nun, eşi ve benzerinin bulunmadığı, olmadığı ifade edilir. Bu doğrultuda Allah’a ortak koşmamak, O’nun kelamına ve adaletine sadık kalmaktır.
Varlık aleminin birliği, benlik ile senlik ikiliğinden arınarak biz düşüncesinde bir olmaktır.
Birliğin temel unsurları olan iletişimde, dayanışmada, paylaşmada, ibadette, muhabbette ve hayatın her alanında dayanışma içerisinde olmaktır.
Beraberlik…
Beraberlik, çıkar ve menfaat için anlaşma sorucu gerçekleştirilen itifak halidir.
Beraberliğin temeli, itifak ve güç birliğidir. Bir elin nesi var, iki elin sesi var sözü güç birliğini güzel ifade edilmiştir.
Birlik ve bearberlik bir kişiden değil, bir çok kişiden ibarettir. Bu itifaklar, sosyal veya ekonomi veya savunma alanlarında söz konusudur.
Birlik ve beraberliği sağlayan unsurlar…
* Kimseyi başkalaştırmadan, ötekileştirmeden, üstünlük düşüncesine kapılmadan, olduğu gibi benimsemek, renk-dil-ırk farklılıklarını gözetmeden, hoşgörü düşüncesiyle birlik ve beraberlik mümkündür.
Birlikte, gönül birliği gerekmektedir. Fakat beraberlikte bir sözleșme, bir anlașma sözkonusudur. Bu sözleșme ve anlașmalar, belli bir amaç için yapılır. Örnek verecek olursak savaș, savunma, güçsüzlerin güçlülere karșı dayanıșma içine girmeleri, vs.
Eğitim…
Eğitim, insanların yaşadıkları toplumun içinde manevi değer ve kiymet açısında; Hal ile davranış, yetenek ile tutum, yardımlaşma ile dayanışma, gibi manevi değerlerle olgunlaşmasında olması gereken önemli süreçtir.
Eğitim, okumak ve eğitmektir.
Okumakla…
* Akıl eğitilir ve olgunlaşır.
* Bireyin öğretim yoluyla aklın geliştirilmesi ve gelişen aklın sayesinde hal ve davranışların geliştirilip olgunlaşmasıdır.
Eğitimin, kendine has temel unsurları vardır. Bunlar amaç, içerik, öğrenme, değerlendirme ve hizmet süreçleridir.
Eğitimle amaçlanan; Olgunlaşan, erdemleşen, kemalete ulaşan aklın güçüyle kişinin kendi hal ve davranışlarını da olgunlaştırarak faydalı konuma getirilmesidir.
Eğitimin içeriği; Hal ve davranışların, istenilen yönde değiştirip olgun hale getirilmesi hedeflenmelidir.
Öğrenme süreci; Amaç ile içerik hazır hale getirildikten sonra eğitim süreci başlar.
Değerlendirme süreci; Öğrenilen bilginin, akıl ve mantık ekseninde değerlendirilip faydalı hale getirmektir.
Hizmet süreci; Eğitim süreci içerisinde elde ettiğimiz bilginin, insanlara ulaştırılması ve aydınlanmalarını sağlamaktır.
Eğitimin kapsamlı bir konuma sahip olması ve dolayısıyla eğitim süreci sadece okulla sınırladırılamaz. Çünkü Eğitim süreci; Okul öncesinden, sonrasında, okul dışında yani hayatın her alanında, her yerde ve her zaman devam eder.
Insan aleminin kalkınması, aydınlanması, olgunlaşması, kemalete ulaşması, medenileşmesi, bir bütün olarak çağın insanı olabilmesi için bireyler; Hayatın her alanında, hem öğrenci ve hem de öğretmen konumunda olmalıdırlar.
Hizmet...
Hayatın her alanında sorumluluğumuz gereği, bir bütün olarak gereksimleri karşılamakla birlikte yararlı ve faydalı işler yapmaktır. Diğer bir deyimle ayağa kalkmak ve katkıda bulunmaktır.
Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=
Alevilikte, lokma ve Niyaz manaları…
Alevi öğretisi, terorik ve pratik rituellerden ibarettir. Teorik boyutu, inancın ilmi halidir ve pratik boyutu ise, şeklen yerine getirilen rituellerdir. Bu rituellerden biri de, lokma ve niyazdır.
Lokma ve manası...
Lokma, insanların kendi emeğini birlikte yaşadığı insanlarla paylaşmasıdır. Bunun amacı benlikten, bireycilikten kurtulmak ve birlikte yaşadığı toplumun bir parçası olabilmektir. Diğer bir deyimle zincirin, bir halkası olabilmektir.
Çünkü bireysellik tektir, tek halkadır. Ancak paylaşım ise, çoğuldur yani tek tek halkaların bir birine eklenip zincir olabilmesidir. Bu lokmalar, tamamen rızalığa dayanmaktadır. Çünkü Alevi inanç yolu, rızalık ilkesi üzerine kurulmuştur. Rızalık alınmadan veya verilmeden, bir yaprak dahi yerinde kaldırılamaz. Bu duruş, uyuylması gereken yolun disturudur; Uyulur veya uyulmaz bu madalyonun öbür tarafıdır.
Cem erkanına katılan canlar, kendi rızalığı ve imkanı doğrultusunda elinde lokması ile cem erkanına katılırlar.
Alevi inancı gereği dikkat edilmesi gereken önemli nokta, getirilen veya verilen rıza lokmasına bakılmaz. Diğer bir deyimle bir elin verdiğini, diğer el görmemelidir. Getirilen lokmaların veya emeğin, ortaklaşa bölüşülmesi ve yenilmesidir.
Emeğin, rızalık ilkesi doğrultusunda paylaşmak; Dayanışmadır, dayanışma varolmaktır, varolmak birlik ve dirliktir, birlik ve dirlik ise, umuttur. Dolayısıyla umut, varoldukça yaşam devam ediyor demektir.
Sonuçta Lokma; Gönül rızalığı doğrultusunda insanların birbirini sahiplenmesine, bölüşmesine, destek olmasına, yardımlaşmasına, bir araya gelmesine ve huzur içinde yan yana yaşamsına vesiledir.
Lokma; Evin rızkı olan nimetlerle yoğrulup hamur olur, ocakta pişirilip meydana gelir, insanlara ikram olur ve insanlar da nasiplenirler. Işte insanlar da, lokma gibi pişmesi ve olgunlaşması gerekir. Hamur, ateş ile olgunlaşır ve insanlar ise, ilim irfan ile olgunlaşır. Hatızatında kainattaki tüm nesneler, bir şekilde birbirine ayna olmuşlardır. Birbirlerine baka baka eksiklikler, tamamlanmış ve fazlalıklar da, verilmiştir.
Niyaz ve manası...
Niyaz, bir çok anlama sahip olmasıyla birlikte manevi boşluğumuzu tamamlayan bir dini kavramdır.
Dua ile eş anlamlı olan Niyaz, ihtiyaç duyduğumuz zamanda devreye girer. Maneviyatımızın paraya, pula ihtiyacı yoktur; Yardıma, duyulmaya ihtiyacımız vardır. Dara düştüğümüzde sesimizi duyan Allah’a, yardımımıza yetişen Muhammed Ali’ye, darda bırakmayan Bozatlı Hızır’a, o anda umudumuzu yetirmemek için Fatma Ana’nın sabrına ihtiyacımız vardır.
Diğer bir mana da ise, niyaz teslimiyettir. Teslimiyet, ikrar vermekle mümkündür. Kainattaki mevcudatın dengesini bozmadan tüm nesnelerle uyum içinde yaşamak için; Sahiplenmek, sahip çıkmak, korumak, sabır göstermek, hoşgörülü olmak gibi sorumlulukların yerine getirilmesine dahir ikrar vermektir.
Zaten niyazın diğer bir anlamı da, seviyedir. Hakk’ın huzurunda, bir görünmek ve bir olmaktır.
Cem erkanına katılan canlar bir birine rızalık verdiklerinde, birbirlerinin omuzuna niyaz olurlar. Işte omuz, seviyedir. Baş, Allah’ı ve Omuz ise, Muhammed Ali’yi veya Kamil-i Insan’ı sembolize eder.
Dört Kapı Kırk Makam ilminde Niyaz insana yapıldığı için, kıble insandır. Demek ki niyaz, aynı zaman kendini bilen insanların kıblesidir. Dolayısıyla Alevi inancı Tasavvuf, batın inancı olduğundan dolayı kıblesi, Canlı insan yani Kamil-i Insan olmuştur.
Zahiri alemde Şeriatın kıblesi, Suudi Arabistan’daki kabedir. Tarikatın kıblesi ise, Mürşid’in-Pir’in cemalidir.
Cem erkanında, Mürşid veya Pir insanların canlı kıblesidir. Çünkü Marifetin kıblesi, insanın özüdür. Insanın özünde ise, Hakk vardır. Cenab-ı Hakk, hakikatin kendisi olduğuna göre hakikatın kıblesi her yerdir. Her yerde de, Hakk’ın nuru vardır.
Allah, Kamil-i Insan’da zuhur ettiğine göre; Niyaz, Kamil-i Insan’a dolayısıyla Kamil-i Insan şahsında Allah’a yapılmıştır. Çünkü Kamil-i Insan, Allah’ın; Kainattaki halifesi, temsilcisi ve vekilidir.
Sonuç itibariyle Kamil-i Insan, nefsini yenmiş ilahi ahlak ve adaletin sahibi, Suret-i Hakk’tır. Alevi deyimiyle, ölmeden evvel ölmek; Sırr-ı Hakkikat Kapısı’nda, tekrardan kendi özüne ulaşmak ve O’nunla, beraber olmaktır.
Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=
Toplumsal dirlik, birlik ve beraberlik ruhuyla mümkündür…
Toplumsal dirlik, birlikte yaşayan insanların uyum ve hoşgörü ilkesine sadık kalınmasıyla mümkündür.
Gönülde yani özde birliğin oluşabilmesi için kadın, erkek, ihtiyar, genç, vs. gibi ayrışmalar veya gruplaşmalar veya ötekileştirmeler yerine kaynaşmak gerekir. Gerçek odur ki, dirliğin temeli kaynaşmadır.
Çünkü bu ayrışmalar, aynı zamanda güç dengelerini sembolize etmektedir. Diğer bir deyimle bireycilik, bireysel mücadele söz konusudur. Oysa birlikteliğin amacı, ortak düşünce ruhuna sahip olmayı başarmaktır.
Kişi kendi düşüncesininde özgür düşünmeli ve bu özgür düşüncesini, diğer özgür düşüncelerle bir nokta üzeride uzlaştırabilmesidir.
Bazı örnekler…
- Bizler, kendi grubumuz da bu konuları konuştuk,
- Bizler, şöyle düşünüyoruz,
- Bizler, kendi aramızda konuştuk,
- Bizlerin, düşüncesi bu yöndedir, vs.
Bu örneklere baktığımız zaman, kaynaşma yerine;
- Öncelikle grupların içindeki kişilerin fikrini teke indirmek sonrasında da
- Grupların fikrini teke indirme zorunluluğu vardır.
Oysaki bu zorlu yola saplanmak yerine grup içindeki kişiler fikir alış verişinden bulunarak farklı görüşlerin teke inmesi en matıklısıdır. Teke inmesinde ki mana, insanların farklı düşünce ve görüşlere sahip olmasına rağmen ortak paydada buluşmaktır. Ortak payda da buluşmak, gönülleri birlemek iyi niyetin ve olgun aklın başarısıdır.
Bu nokta da kendimize sormamız lazım, biz ne istiyoruz?
Kadın erkek veya senlik benlik veya ötekileştirme ayrımına girmeden kaynaşarak birliğe varmak mı yoksa birlikmişiz gibi görünmek ancak bilinçaltı ötekileştirmeyi devam ettirmek mi?
Dolayısıyla bilinçaltı yaşanan bu düşüncelerin sonucu birliğin sağlanması mümkün olmadığı gibi gruplaşma, ötekileşme veya ötekileştirmek devam edecektir. Bu gidişatın sonu ise parçalanmak, küçülmek ve birilerinin kölesi olmaktır.
Ayrışmanın, yok olmanın dolayısıyla bu gibi yanlış düşüncelerin önüne geçmenin yolu birlikte düşünmek, birlikte karar vermek, birlik ve beraberlik ruhu içinde dirliği yakalamak mümkündür.
Sonuç itibariyle toplumların parçalanmasını, bölünmesini, köleleştirilmesini körükleyenlere veya iklik tohumunu ekenlerin oyununa gelmemek ve onlara bu fırsatı vermemek gerekir.
Birlik ve beraberlik ruhuyla kalın…
Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=