Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı—Seyyid Hakkı, 1965 Dersim doğumlu ve Seyyid Seyfettin Ocağı evladı.—Allah Muhammed ya Ali.
Seyyid Hakkı
Seyyid Seyfeddin Ocağı

Hünkar Hace Bektaşı Veli’nin hayatı

Hünkar Hace Bektaşı Veli’nin hayatı
(Asıl adı: Muhammed Bektaş)

Babası: Ibrahim Sani
Annesi: Hatem(Hatme) Hatun
Lakabı: Hünkar, Veli, Hace, Kutb-ül Arifin…
Doğum yeri ve tarihi: Horasan/Nişapur-Miladi 1209
Şehadet yeri ve tarihi: Nevşehir/Hacıbektaş(Sulucakarahöyük)-Miladi 1271
Kabrinin bulunduğu yer: Nevşehir/Hacıbektaş içesi 
Yaşı: 62
Çocukları: Evlenmemiş(Mücerred)

Yapıtları: Makalat-ı Hace Bektaş el-Horasani, Risale-yi Fawa’id, Hünkar Hace Bektaş-ı Veli Velayetname.
 

Haci= Mekke’yi ziyaret, tavaf eden kişilere kullanılan hitaptır.
Hace: Alim, bilgin, tasavvufçu

Bektaş: Emin, sağlam, güvenilir arkadaş/kişi

Veli: Evliya, ermiş, bilgin, ulu kişi

Hünkar: Gönül eri, ulu, uğurlu zat..
 

Pir Hünkar;
» Incinse de, incitme,

» Her ne ararsan kendinde ara sözleri, O’nun hoşgörüsünü ortaya koyarak bütün insanlığı sevgi, barış ve kardeşliğe davet etmiştir. “Düşmanımızın bile insan olduğunu unutmayınız” sözü ile de insana verdiği değeri anlatmaya çalışmıştır.

Pir Hünkar, önce olgun eğitilmiş insan; sonra olgun toplum olarak yaşamayı ilke edinmiş; din ve mezhep savaşlarını insan potasında eritmeyi hedeflemiş ve „her ne arar isen kendinde ara“ sözü ile de insanı merkez konuma getirmiştir. 

Pir Hünkar’ın yaşam felsefesi, inanç ve öğretisi: „Yolumuz ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur“ diyen Pir Hünkar, öğretisinin temel ilkelerini içeren bu anlamlı dizeleriyle sadece kendi döneminin değil, günümüz insanına da önemli mesaj vermiştir. 

Pir Hünkar, 13’cü yüzyılda Anadolu’da insanların Muhammed Ali yolu’nun adeletiyle, ilim irfanıyla huzura kavuşacağı inancıyla Muhammed Ali islam çerağını uyandırmıştır. „Sen seni bilirsen yüzün Hüda’dır; sen seni bilmezsen, Hakk senden cüdadır!..“ diyen Pir Hünkar, her şeyi insanda arayan, Hakk’ı kendi özünde ve kendi özünü de Hakk’ta bulan bir hakikat insanı(mürşid-i Kamil); bilim ve sanatı rehber kılan ulu bir düşünürdür. Dolayısiyle Pir Hünkar’a duyulan ilgi ve sevginin işte O’nun Alevi inancının temelini oluşturan, Insan-Allah-Doğa sevgisi ve varlık birliği ilkesine dayanan insancıl yaşam felsefesi ve gizemci öğretisinden ötürüdür. 

Pir Hünkar, islamın aydın yüzünü nakış misali Anadolu’da işlemek için, Horasan diyarından kopup gelen pek çok Türk Tasavvufçularından biridir. Osmanlı Imparatorluğunun kuruluşundan önce 13’cü yüzyılda, Anadolu diyarında gönülleri; sevgi, birlik ve beraberlik aşkı ile ilim irfan çerağını tutuşturan büyük bir Veli, büyük bir düşünürdür. Türkçe dilini kullanan Pir Hünkar, islam dininin sevgi ve bilgi mahiyetini gönül diliyle yorumlayarak çok sayıda gönül erlerini yetiştirmiştir. 

Pir Hünkar, Hace Ahmet Yesevi Dergahı’nda eğitim ve öğretimini tamamladıktan sonra, Lokman Perende’den nasip ve emanetlerini alıp güvercin donuyla Anadolu’ya(Rum ülkesine) gelişi Velayetname’de şöyle anlatılır: (Velayetnamede her ne kadar Hace Bektaş Veli’nin Hace Ahmed Yesevi’den emanetlerini aldığı ve Hace Bektaş Veli, O’nun çağdaşıymış gibi gösterilmekte ise de, aslındaikisinin yaşamı arasında aşağı yukarı bir asırlık fark vardır. Bu ilişki, sadece manevi anlamda kurulan bir ilişkidir. Bu anlamda Hace Ahmed Yesevi, Hace Bektaş Veli’nin manevi mürşitidir). 

Pir Hünkar, Toplum birliği ve dirliği için hayati önem taşıyan „Eline, diline ve beline sahip ol“ ilkesi gün geçtikçe daha da iyi anlaşılmaktadır. Allah aşkı, sevgisi ve insan sevgisi ile en yüksek noktaya ulaşmış; bu sevgi ilkesi etrafında toplanan insanlar gönül erliğine ulaşmanın sevincini yaşamıştır. Dini kurallara bağlılığı, manevi gücü, Ehl-i Beyt sevgisi, engin zekası ve sarsılmaz inancıyla kitleleri günümüze dek etkilemeye devam etmiştir. „Oturduğun yeri pak et, kazandığın lokmayı hak et“ diyerek temizlik, dürüstlük, çalışmak ve helal kazanç konusunda tavsiyede bulunurken ayrımcılığa, zulme, sömürüye ve tembelliğe karşı da tavırını ortaya koymştur. 

Pir Hünkar Muhammed Ali yolunun ilim irfanını, kurduğu tekkeler aracılığıyla Anadolu’ya, Balkan ülkelerine ve hatta Avrupa’ya kadar götürülmüştür. Netice itibariyle Muhammed Ali islamı, diğer halkların hayatında da etkisini göstererek, günümüzde ise dünyanın her bir yanına yayılmıştır.

“Ayağa kalkarsan hizmet amacıyla kalk,

Eğer konuşacaksan, hikmet ile konuş,

ve oturacağın zaman, saygı ile otur!“

sözleri ile toplumda birlik ve dirliğin sağlanması, gönüllere sevgi özleminin dolması, insanların kardeş gibi yaşaması hususlarını dile getirirken “Gelin canlar bir olalım” mesajını vermektedir. “Bir olalım, diri olalım, iri olalım” diyerek gönüllere taht kuran Pir Hünkar birleştirici, yapıcı, hoşgörü sahibi, sevgi dolu bir gönül eri, büyük bir tasavvufçudur.

„Hiç bir milleti ve insanı ayıplamayınız!“ diyen Pir Hünkar, bu evrensel düşüncelerden ve Anadolu’nun sosyal, siyasal, ekonomik, etnik ve inançsal yapısından yola çıkarak, Alevi inancına mensup diğer Anadolu ve Horasan erenleriyle, batıni düşünceli çevrelerle, Anadolu Gazileri(Gaziyan-i Rum), Anadolu Ahileri(Ahiyan-i Rum), Anadolu Abdalları(Abdalan-ı Rum) ve Anadolu Bacıları(Bacıyan-ı Rum) gibi teşkilatlarla birlikte Anadolu da yeni bir sistem/oluşum geliştirdi. Uygarlıklar hazinesi Anadolu’nun o zengin kültür mozaiğini bozmadan, parçalamadan farklı öğretileriyle, sevgi ve hoşgörü temelinde biraraya getirdiği ve tasavvufla birleştirdiği bu yeni oluşum, Anadolu Aleviliği’ydi.  

Alevi öğretisinin çağa açık olması ve bu öğretiye mensup insanların büyük çoğunlukla çağdaş, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletinde yana olanları, 13’cü yüzyılında Anadolu’da, batı dünyasında reformlar düzeyinden başlatılan ve zamanla geliştirilen bu yenilikçi hareketler sayesindedir. 

Dolayısiyle „Ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır; düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu; dinine dizlerinle değil, kalbinle bağlan; okunacak en büyük kitap insandır“ diyen Pir Hünkar, inancı hurafelerden arındıran, onu akla, mantığa ve sevgi temeline dayandıran, kadın ve erkek eşitliğini savunan ve o dönemde Hatun Ana(Kadıncık Ana) önderliğinde kurulan „Anadolu Bacıları“ teşkilatına büyük destek veren bir reformcu; halk kültürüne ve eğitimine önem veren; üretimde ve bölüşümde sosyal adalet ilkesini ve paylaşımcılığı benimseyen; „Insanın anlı açık ve cesur dolaşması için her şeyden önce adaletli olması gerektiğini“ sevunan bir düşünürdür. 

Pir Hünkar, 12-13’cü yüzyılda Yunus Emre ve bir çok diğer erenler ile birlikte Anadolu’da gelişen, doğu ve batı kültürleri arasında iyi bir anlaşma zeminini oluşturan Alevi humanizması, sadece insan sevgisine değil aynı zamanda Tanrı-doğa sevgisine de dayanıyor. 

Sonuç itibariyle, 12-13’cü yüzyılın savaş ve kargaşa ortamında, barışın ve mazlumun simgesi olarak güvercin donuyla Anadolu’ya gelen Pir Hünkar, savaş yerine barışı, düşmanlık yerine dostluğu, kin yerine sevgiyi, ve hoşgörüyü temel ilke edinen bir hümanist ve bu oluşumları farklı dillerden, farklı kökenlerden ve kültürlerden gelen insanları bir çatı altında toplayan; ceylan ile aslanı(zayif ile güçlüyü)  dost olarak kucaklayan bir halk önderidir. 

Dolayısiyle Pir Hünkar, insana kıymakla, boğazlamakla, yakmakla, zulüm etmekle bir yere varılamayacağını ama gönülle hem insana, hem de Hakk’a ulaşılacağını; kadın, erkek, ırk, din, mezhep ayırımı olmadan insanın merkez olduğunu ve „Karşısındaki insanın iyi olmasını isteyen, önce kendisi iyi olmalıdır“ uyarısiyle çok güzel bir dil ile ifade etmiştir. Allah’ı insan eliyle yapılmış mabetlerde(putlarda) değil; insanın gönlünde ve onun özünde ki sevgi de bulmuştur.  

Pir Hünkar, kadına büyük değer vermiş, kadını hiçbir zaman ikinci sınıf insanı olarak kabul etmediği gibi, kadına sadece cinsiyet olarak da bakmamıştır; insan olarak, can olarak görmüştür. Kadının dört duvar arasında kalmaması gerektiğini savunan, kadınla erkeğin toplum içinde yan yana, can cana, birbirine kardeş, eş, ana, bacı olduğunu belirten Pir Hünkar;

Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde,
Hakk´ın yarattığı her şey, yerli yerinde.
Bizim nazarımızda kadın, erkek farkı yok,
Noksanlıkla, eksiklik senin görüşlerinde.

deyip insan arasında cinsiyet farkının yapılmasının ne kadar yanlış olduğunu ve insanı sadece insan olarak görmek gerektiğini ifade etmiştir.

Pir Hünkar, önce insanı sonra dini savuna gelmiştir. Insan olmadan dinin olamayacağını savunmuştur. Insan olmanın temelini de, „Eline, diline, beline sahip ol“ ilkeleri yatmaktadır. Işte insanın özünde olan bu olgu; Edebtir, erkandır ve terbiye dir.

=Seyyid Hakkı=

Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. => Facebook Sayfamız: Seyyid Hakkı SH => YouTube Kanalımız: Alevilikte Inanç-Seyyid Hakkı => Facebook grubumuz: Ehlibeyt Hizmet Dergahı Aşk ile Canlar...